İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Düşünceye kilit vurmak ve sırf düşündüğü için insanı cezalandırmak çok eski çağlarda kalmış bir insanlık trajedisidir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli kıstas düşünebilmesi ve düşüncesini ifade edebilmesi değil midir?
Düşünceleri paylaşmak, yazmak ve bunları diğer insanlara aktarabilmek de insani bir yetenektir. Öyleyse suç teşkil eden bir eyleme dönüşmemiş bir düşünceyi insanın beyninden silmek ya da ifade etmesini engellemek ve o engeli duvarlarla çevirmek bu çağın özgürlük anlayışına ne kadar uygundur?
Yaşadıklarımız neyin tezahürüdür bunu iyi anlamlandırmalı. Nasıl bir sistemin içinde neyi ne şekilde ifade ediyor ve ifade ettiklerimizin sorumluluğunu sadece biz alabiliyoruz. Yoksa düşünce ifade edilmediği sürece mi özgür bir beyin jimnastiği oluveriyor. Ya da daha da ötesi birilerinin dizayn ettiği şekilde ve müdahale sınırları içinde mi düşünebiliyoruz. Harfleri, cümleleri, kelimelerin dizilişini sınırlayan bir gücün varlığı mı şekillendiriyor düşünceleri…
Neyin doğru neyin yanlış düşünce olduğunu hangi insanın tarifindeki sınırlar belirliyor. Çoğunluk mu doğruyu düşünüyor, yoksa tek bir kişi dahi bu çoğunluğa aykırı bir anlatımda bulunsa yanlış mı oluyor? Baskın olan mı, baskıcı olan mı haklı ve zararsız. Kral çıplak diyenlerin düşünceleri neden hep yanlışın pençesine düşüveriyor da, padişahım çok yaşa diyenlerin her sözü doğru addediliyor. Devir değiştikçe düşünce değiştirenler ve beyinlerini her devre göre dizayn edebilenlerin rahatça yaşadığı zamanlarda, sorgulayan ve cevap arayan beyinlerin cezalandırılması hangi varoluşun matematiğine uygun.
Kalıpları ezberleyen, okuduğunu anlamayan, soru sormayı zulüm addeden, numaralandırılmış isimlerin kalıplar dünyasında yaşayan binlerce insanın, soran bir beyne tahakkümünü hangi felsefe ve hangi pozitif bilim açıklayabilir?
Bugünü dünden ve yarından soyutlayan, yüzyıllardır dünyanın gelişimi için kendini feda etmiş binlerce insanı yok sayan ve hayatı tek bir sözün tek bir doğrusuyla anlamlandıran insanların düşüncesi midir sadece özgür olabilen…
Yoksa beyinlerde bir kıvılcım çakan ve dünyanın düz bir tepsi değil de yuvarlak olduğunu iddia eden Galileo mudur asıl düşünen. Saltanatları yıkan, çağları değiştiren, yanmayı yakılmayı göze alan insanı, doğayı, diğer canlıları ve yaşamın kutsallığını savunan ve dile getiren düşünce midir…