100. YIL
Bu hafta sonu Cumhuriyetin 100. Yılını kutlayacağız. Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul Hukuk Fakültesinde 50 yıl önce birlikte okuduğumuz arkadaşlarımızla bu yılki olağan buluşmamızı Cumhuriyetin 100. Yılını da dikkate alarak Çanakkale’de yaptık. Çoğunluğu avukat olan arkadaşların içinde yargıç, savcı, kaymakam ve valilik yapan (bu toplantıya katılmasa da bakanlık yapan) duyarlı arkadaşlarımız 100. Yılda Çanakkale şehitliklerini birlikte gezip görmeyi istediler. Yıllar önce sevgili Cemal Yangın kardeşimle birlikte gitmiş, gezmiş olmama karşın bir kez daha arkadaşlarımla gezmeyi tercih ettiğim için Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar gününden oluşan dört günlük seyahat sırasında rehber açıklamaları ile tüm Çanakkale’yi dolaştık. Daha önce yaptığım gezme görüp geçmeden ibaretti. Elbette rehberlerin açıklamaları ile yapılan gezme çok daha yararlı oldu. Çok etkilendiğim bir hikâyeyi sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Hikâye şöyle: Savaşın çok yoğun olduğu günler… Sahra hastanesine gelen yaralılar yaralarının ağırlık durumuna göre tasnif edilmektedir. Yaraları hafif olanlara öncelik verilmekte, tedavileri yapılıp tekrar cepheye gönderilmektedir. Zaman olduğu takdirde daha ağır yaralılara da bakılmakta, tedavileri zaman artarsa yapılmaktadır. Bağırsakları dışarda, yüzü-gözü kan revan içinde bir hasta getirilir. Durumu çok ağırdır. Doktor sedyeyi taşıyanlara bir kenara bırakmalarını, sırası gelince bakabileceğini söyler. Sedyenin üzerindeki hasta olmayan gücünü zorlayarak, hafifçe kafasını kaldırır ve: ‘’Baba! Beni tanımadın mı?’’ der. Bunun üzerine doktor oğlunun yüzündeki kanları siler, yanağını okşar ve sedyeyi taşıyanlara yine de kenara almalarını emreder. Akşamüzeri hafifi yaralıların tedavisinin yapılıp, cepheye gönderilmesinden sonra sırası geldiği için oğlunun başına geldiğinde işi işten geçmiştir. Doktorun oğlu şehit olmuştur. Doktor: ‘’Oğlum beni affet. Vatanın kurtulması için kurallara uymak zorundaydım.’’ Diyerek, gözyaşlarına boğulur.
Cumhuriyete kavuşmak için bu fedakârlıklar yapılmıştır. Bu denli fedakârlıklarla kavuşulan Cumhuriyet bugün unutturulmaya çalışılmaktadır. Unutulmamalıdır ki bu ülkede ne kadar yağcı, yalaka, gözü dönmüş cumhuriyet düşmanı varsa, kanının son damlasına kadar Cumhuriyet için savaş verecek mert ve cesur insanlar da vardır. Cumhuriyet bugün için Anayasal güvence altındadır. Hiç kuşkunuz olmasın ki önce Anayasa, sonra da sevenleri cumhuriyete bugün için 100 yılı geride bıraktırdığı gibi daha nice 100 yıllar yaşatacaktır.
Biz Öğrencik ilkokulunda iken Cumhuriyet Bayramını Kulak Köyünün derelerinden topladığımız defne ağaçlarının yaprakları ile yaptığımız süslerle kutlardık. Şimdi ise büyükşehirlerde Cumhuriyet aşığı belediyelerin görkemli süslemeleri ile kutluyoruz. 7 den 70’e herkesin Cumhuriyet bayramını 100 yıllarca kutluyorum.