TUZ KOKTKU
Öğrenci olarak çalıştığım yıllardı. Daha stajyer avukat bile değildim. Sonradan yaklaşık 47 yıllık dostluğumuzun başladığı iş ortağım olan aynı zamanda manevi ablam da olan avukat hanımın yanında uygulamayı öğrenmek için çalışıyordum. Adliyeye gidip kalemlerde iş takibi de yapıyordum. Sultanahmet adliyesinde 7-8 Sulh Hukuk Mahkemelerinin kalemleri aynı oda içindeydi. Sadece masalarla bölmüşlerdi. Kapıdan önce 7 Sulh Hukuk Kalemine giriliyor, onların masalarının arasından 8. Sulh Hukuk Kalemine girebiliyordunuz. Bir gün 8. Sulh Hukuk Mahkemesi kalemine iş takibi için girmeye kalkıştığımda 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin Yazı işleri Müdiresi: ‘’Avukat bey nereye?’’ diye sordu. Daha öğrenci iken Avukat bey diye hitap edilmesi beni çok gururlandırmıştı. Havalı bir şekilde 8. in kaleminde işim olduğunu söyledim. Bu defa ‘’Burası öyle rast gele yol değil toprak bastı parası vereceksin, elini kolunu sallayarak öbür kaleme gidemezsin’’ diyerek elini cebime sokup para almaya kalkışmıştı. Yani adliyelerde mahkeme kalemlerinde ve icra dairelerinde bahşiş vermeden en ufak bir işinizi yaptırmanız mümkün değildi. Hatta bir seferin de 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin Esmeray benzeri bir katibesi verdiğim bahşişi kabul etmeyince şaşırmış ve de mahcup olmuştum. Zamanla her tarafa konulan kameraların ve yetişen yeni neslin de etkisi ile bu bahşiş sistemi hemen hemen tamamen kalktı. Esasen artık teknoloji sayesinde adliyelere gitmeye, memurlarla muhatap olmaya da gerek kalmadı. Şimdi her avukat havaalanında uçak saatini beklerken mahkeme kalemindeki, icra dairesindeki dosyasını inceleyebiliyor. Dilekçe gönderebiliyor, talepte bulunabiliyor.
Gelelim tuz kokusuna: Adliyelerdeki emekçi kesime verilen bahşiş kalktı ama yukardaki karar verici kesim deveyi semeri ile götürmeye başladı. Elbette çok saygıdeğer yargıçlar ve savcılar vardır. Asla onurlarına zerre kadar zarar gelmesini istemem. Ancak son İstanbul Anadolu Adliyesinde olanları kastederek söylüyorum adaletin bu denli zedelendiği bir döneme hiç ama hiçbir zaman tanık olmadık. Biz olaya basına intikal etmeden önce vakıftık. Tam 14 tane tutanak sosyal medyada dolaşıyordu. Hakimlerin tahliye kararları, el konulan kaçak malların hukuksuz olarak yakalanana iadesi iddiaları hem de bu kararları veren hakim ve savcıların hangi mahkemenin hakimi, hangi dosyanın savcısı olduğu, isimleri ile açıklanmaktadır. Eskiden de vardı. Çok nadir rastlanıyordu. Hatta yazdığım kitaplardan birisinde O yıllarda Avcılarda bulunan Küçükçekmece Adliyesinde bire bir yaşadığım savcının dolar talebin kitabımda da dile getirmiştim. Ancak bugünlerde bir iktidar partisi eski milletvekilinin ifşa ettiği ‘’Yargıda FETÖ borsası’’ skandalından sonra İstanbul Anadolu Adliyesi Baş Savcısının mesai arkadaşları hakkında Hakimler ve Savcılar Kuruluna yaptığı şikayet gerçekten de tuzun koktuğunu göstermektedir. Yargısı bu denli şaibe altında olan bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz. Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek hiç boşuna dolaşmasın. Allah da sonumuzu hayır etsin diyerek bitirelim.