MÜCADELE
Kastamonu Hanönü’nde bir mücadele adamı Mehmet Soysal, önceki gün ikinci kez saldırıya uğradı. Tek başına ilçede ve çevresinde faaliyet gösteren bakır madeninin yarattığı tahribatla mücadele ediyor ve sürekli tehdit mesajları alıyordu. Üstelik bu saldırı da ilk değil, bir ay önce yine saldırıya uğramış. Bu kez de Hanönü meydanında 10 kişilik bir grubun saldırısına uğramış ve hastaneye kaldırılmış. Üstelik de orta yerde gerçekleşen olaylarda görgü tanığı dahi bulamayacak bir durumda. Çevredekiler gördüklerini dahi anlatamayacak kadar korkutulmuş durumda.
Mehmet Soysal madenin yarattığı tahribatı anlatmaya girişmişti. Bakır madeninin bölgede bulunan kanal suyuna kimyasal deşarj yaptığını tespit etmiş 22 Haziran’ da su yüzeyinden aldığı numuneyi Çevre Endüstriyel Analiz laboratuvarında analiz ettirmişti. 28 Temmuzda açıklanan analiz sonuçları ise madenin kanal suyuna bıraktığı ağır metallerin birçoğunun mevzuat sınırlarının yüzlerce kat üstünde çıkmıştı. Maden şirketinin su kaynaklarına bıraktığı ağır kimyasalları bir laboratuvarda test ettirip suyun kirli çıktığını tespit ettirmişti. Bunu da kamuoyuyla paylaştı. Savcılığa suç duyurusunda bulundu, fakat belirtilen yere giden ekipler numune dahi almadan dosya kapandı. Ellerinde bir rapor olduğu ve nereden numune alındığı bilindiği halde aynı yerde ikinci kez numune almaya tenezzül bile etmeyen yetkililer olayın üstünü kapatma yolunu seçtiler.
Üstelik bu gerçekleşen ne ilk ne de son olayı şirketin. 2020 yılından bu yana çeşitli tahribatlar var. Şubat 2020 de tesisten akan kimyasallar yılanlı deresine karışıyor. Hanönü içme suyu kuyularının olduğu yere. Sonrasında kentin içinden geçen kimyasal borular defalarca kez patlayarak kentin sokaklarına akıyor. Fakat şirkete hiçbir ceza kesilmiyor. Gökırmak nehrinin yanında yer alan bakır madeni ve madene bağlı tesisler başta su olmak üzere bütün doğal varlıklar için tehlike arz ediyor. Şehir şantiye alanına dönmüş durumda.
Fakat Mehmet beyin itirazları devam etmiş ve bu verileri birçok kişiyle paylaşmış. Bu sebeple bir Çevre Derneği kurmayı istemiş ve derneğin hazırlığına başlamışlar ki tehditler daha da artmış ve iki gün önceki saldırı gerçekleşmiş bu kez de. Çünkü dernek olarak hareket edilirse her şeyin görmezden ve duymazdan gelinmesi kolay olamayacakken tek başına kalan bir insanın mücadelesini tehdit ve baskıyla sonlandırmak çok daha kolay olacak.
Mehmet bey şimdi derneği kurmaya kimsenin yanaşmayacağını, etrafında olanların daha da uzaklaşacağını söylüyor. Peki neden kendisinden bu denli korkuluyor. Hiç düşündünüz mü? Gerçekleri söylediği ve kendi çıkarını değil yaşadığı toprakların menfaatini ön plana koyup kişisel beklenti ve hırslarını yok saydığı için.
Aynı senaryolar, aynı olaylar ülkenin birçok şehrinde gerçekleşiyor. Bazı sermaye grupları daha çok kar elde edebilsin diye toprağımız, suyumuz, yaşam alanlarımız onlara peşkeş çekiliyor. İhale toplayıcılar, kar marjı alanlar, pay sahipleri, iş yapanlar sessizliğini korumaya devam ederken, bu gruplar da daha az maliyet daha yüksek kar mottosuyla, hava bedava, su bedava, toprak bedava diyerek son hızla her yere yayılıyorlar. Yayıldıkları yerde yaşayanlara iş kapısı, ekmek kapısı diyerek müjdeli haberler verip, sonra o kapıların her birinin önüne zehirli atıklarını akıtıp, yaşanmaz bir hayat bırakıp gidiyorlar. Yaksalar da yıksalar da patlatsalar da eğer kimse ses vermezse herşey günlük güneşlik gidiyor. Bazen de böyle Mehmet bey gibi ses verenler, gerçekleri görenler olunca işler sarpa sarıyor. Her şey sessiz sakin gidiyordu oysa.
Mesele aslında gerçeklerin nasıl söylendiği, mesele Mehmet’lerin birlik içinde ve çoğalarak ses vermesi. Mesele tüm insanlara toprağın, suyun ve doğanın bittiği gün bizim de yaşayacak bir yerimiz olmayacağının anlatılması, mesele bıkmadan usanmadan yaşam hakkının her şeyin üzerinde olduğunun bildirilmesi. Yalnız bırakmadan ve yalnız kalmadan doğruları söyleyebildiğimiz günlerin yakın olması bütün mesele…