GELECEĞE BAKIŞIN ÖNEMİ
Eskiden doğrudan Fatsa’ya bağlı iken Çamaş İlçe olduktan sonra Çamaş’ın bir mahallesi olan Kocaman’da doğdum ve 13-14 yaşıma kadar burada yaşadım. İlkokul saatleri dışında yaşıtlarımla birlikte mal yaymaya (Yani hayvan otlatmaya) giderdik. Büyüklerimiz de mısır ekimi, eski ot, ikileme, fındık ilaçlama, tırpan vurma, fındık toplama ve nihayet Eylül ayında satıp bir yıl önceden alınan borçları tefeciye ödeyip bir yıl sonrayı beklemeye geçerlerdi. Hayat bu denli rutin bir akış izler, herkes yaşının yaşantısını yaşardı. Bugün çocuk olanlar yarın büyüdüğünde Onların çocukları mal yaymaya, kendileri de büyüklere ait işleri yapmaya devam ederlerdi. Elektrik olmadığı için elektrik faturası yoktu. Arabalar evin önüne gelmediği gibi, bizim köyden Fatsa’ya gidebilmek için Öğrencik’e kadar yürümek gerekiyordu. Bu nedenle sadece Pazartesi günleri Fatsa’ya gidilirdi. Köyden bazıları Öğrencik’ten de arabaya binmez Fatsa’ya kadar yürüyerek giderlerdi. Kaç kez Meşebükü veya Yassıtaş sapağında yürüyen komşularımı gördüm. Gerekçeleri arabanın gavur icadı olması nedeniyle günah sayılmasıydı.
Bu yaşam anlayışı sadece bizim köyde değil, gerek Fatsa’nın gerekse Çamaş’ın birçok köyünde hala devam etmektedir. İlerleyen yıllarda bu anlayışı terk edip, özellikle inşaat işi için il dışına çıkarak bu yaşam tarzına son verenler olmuştur.
Bu girişi neden yaptık?
Bugün hala bu yaşantıyı sürdürenler ömürleri boyunca Kocaman Mahallesinden çıkmadıkları için eve bağlanan elektrik, mutfağa akan su ve 10-15 yaşında bir otomobile sahip olduklarında dünyanın en mutlu insanı olabiliyorlar. Görüş açıları bu kadarla sınırlı olup bu yaşam Onları mutlu edebiliyor. Ülke sınırları dışına çıkmadığı halde bizim ülkemiz kadar güzel ülke mi var diye hava atanlar gibi… Elbette ülkemiz güzel ülke, en güzel tarafı da uğruna kan dökülerek elde edilmiş olmasıdır. Duygusal yanımızdır. Tabii ki ülkemizi, insanlarımızı çok severiz. Ancak bir sefer bile yurtdışına çıkmadığı halde ‘’Ülkemiz gibi ülke var mı?’’ demek de bütün dünyayı tek Türkiye gibi görmektir.
İşte bu ufku dar insanların, gelecek için büyük hedefleri olmayan, karnının doyması, bir de altında eski bir düldül olduğunda mutluluktan uçmaya kalkışanların tercihleri yüzünden ülkenin yerinde sayması gerçekten üzülecek bir durumdur. Bu tercihler ülkemizi ileri gitmek yerine geri götürmektedir. Kuyunun dibine düşen kurbağa için dünyanın büyüklüğü kuyunun alanı kadardır. Bizde de çoğu insanımız için gelecek babasının yaşantısıdır. İşte bu nedenle insanların geleceğe bakış açısı ülkemizin geleceği için çok önemlidir. Vizyonumuzun gelişmesi lazımdır. Okulların açılmaya başladığı bu günlerde bu konuda öğretmenlerimize (Özellikle köylerde görevli öğretmenlerimize) çok büyük görevler düşmektedir. Yaşam sadece mutfağa akan su, tavanda yanan ampulden ibaret değildir. Çocuklarımızın ufkunun açılması gereklidir.