YAŞAM KAYNAĞIMIZ
Dünya sıcaklarla kavruluyor her yer yanıyor, ormanların içinde ağaçlar, ağaçların içinde börtü böcek kuşlar, tilkiler ve yaşayan yüzlerce canlı yanarak yok oluyor. Bir yandan sıcaklar, bir yandan insan hataları sebep oluyor bunlara. Tüm bu yangınlar olurken biz de ne oluyor dersiniz, ağalar, ormanlar bir hiç uğruna kesilmeye çalışılıyor. Devletin imkanları ile kesilen ağaçlar, halkın imkanları ile korunuyor.
2 yıldır Muğla köylüleri ormanları için, zeytinlikleri için ve tüm bunların kaynağı suları içi nöbet tutuyorlar. Bu bereketli topraklarda milyonlarca canlıya ev sahipliği yapan, yağmur sularını süzerek yeraltı sularını besleyen, temiz içme suyu sağlayan, aynı zamanda çam balı üretimi için arılara ve kovanlara ev sahipliği yapan ormanlar, tek seferlik bir zenginleşme için feda edilmek istenmektedir. Bu bilinçle yaklaşık iki senedir ormanların ekosistem üzerindeki etkisinin bozulmaması için Akbelen ormanlarını korumak ve ranta kurban edilmesini engellemek için başta İkizköylüler olmak üzere ülkemizdeki bütün yaşam hakkı savunucuları, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları ve siyasi partiler nöbet tutmuşlardır. Ne yazık ki birkaç gün önce nöbet tutan insanlara biber gazı ile saldırılar düzenlenmiş ve gözaltında saatlerce haksız ve hukuksuz olarak bekletilmişler, kendilerine gözdağı verilmiştir.
Yaşam hakkını savunmak, ranta karşı çıkmak ve ormanları korumak için nöbet tutmak anayasal bir haktır. Günlerdir biber gazı sıkılan, ters kelepçe yapılan, gözaltına alınan insanlar dünya mirası olan ormanlarımıza sahip çıkarak, onurlu bir mücadele yürütmektedir. Bu mücadeleyi yürüten insanlara şiddet uygulamak ve gözaltı kararı dahi olmadan gözaltına almak kabul edilemez bir durumdur. Bu mücadele hepimizin mücadelesidir. İnsanlığın mücadelesidir.
Yaşam hakkını savunmak suç değildir. Dünyada uygulanan vahşi kapitalizm, plansız sanayileşme ve kalkınma programları insanlara dayatılan aşırı tüketme alışkanlıkları bütün varlıkları tüketme noktasına getirmiştir. Bu uygulamaların sonucunda bugün dünya büyük felaketlerin yaşandığı küresel iklim değişikliği tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu tehdit artık krize dönüşmüştür. İklim krizinin sonucunda artık dünyanın her yerinde aşırı yağışlar ve buzulların erimesinden dolayı seller kuraklıklar orman yangınları, türlerin yokoluşu ve gıda krizleri yaşanmaktadır.
Bugün dünyamız iklim krizinin getirdiği sıcak hava dalgalarının olumsuz etkileriyle boğuşurken, bu sıcak hava dalgalarına karşı tek savunmamız olan ormanlarımız teker teker kesilmeye çalışılmakta ve bu ormanlar bir TERMİK SANTRAL için heba edilmeye çalışılmaktadır.
Sadece ülkemiz için değil komşu ülkeler içinde en büyük tehditlerden orman yangınlarına karşı mücadele edilen bu günlerde, Akbelen Ormanı’nın göz göre göre bir şirketin kirli zenginliği için kesilmeye çalışılmasının akılla izah edilebilir bir yanı bulunmamaktadır.
Gölgesinde sağladığı 5=616;C sıcaklık azaltımı için kömürden ürettiğiniz elektrikten daha fazla elektriğe ihtiyaç duyacağınız bu ormanlar, her bir vatandaşımızın geleceği için, tarım için, her bir damlasına muhtaç olacağımız temiz su kaynaklarımız için ve anayasal hak olan sağlıklı bir çevre de yaşama hakkımız için en temel zenginliğimiz ve gelecek için garantimizdir. Bu nedenle Anayasa ve Yasayla güvence altına alınan Ormanlar ve Zeytinliklere, her bir ağaca, onların sağladığı her bir su damlasına ve bize sonsuz zenginlik sağlayan ormanlarımıza muhtacız. Ormanların Muğla’da, Ordu’da veya ülkenin herhangi bir yerinde olması gerçeği değiştirmemektedir. Vatan toprağını savunmak Anayasa’mızın da 169. Maddesine göre en temel vatandaşlık görevidir ve bugünün gerçeğidir.
Ordu ilinde temmuz ayında yaşanan heyelanlar, aşırı yağış ve 37 gibi rekor sıcaklıklar Ordu ilinin kendine has mikro ikliminin Küresel İklim değişikliği gibi değişime uğradığını gösteren göstergelerdir. Güneşli gün sayısındaki artış, yükselen sıcaklık diğerleri ile toprak yapısının değişmesine ve toprak kuraklığına yol açmış bu nedenle de yer altı su kaynaklarının beslenememesi gibi sonuçlar doğurmaktadır. Topraktaki nem seviyesi ve yer altı su kaynaklarında gözlenen düşüş ve azalma gün geçtikçe daha çok olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu göstergeler, bölge tarımının, fındığın, arıcılığın, temiz su kaynaklarımız için tehdit oluşturmaktadır.
YAŞAMI KORUMAK SUÇ DEĞİLDİR. YAŞAMI SAVUNMAK SUÇ DEĞİLDİR. BİRİLERİNİN KAR HIRSI İÇİN VATAN TOPRAĞINI YOKETMEK VE İNSANLIĞIN GELECEĞİNİ HİÇE SAYMAK KABUL EDİLEMEZ…