CHP VE KILIÇDAROĞLU
Seçim sonuçları hakkındaki görüşlerimi daha önce yazmıştım. Bu defa CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu hakkında da daha net ifadelerle yazmak istiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu çok çalışkan bir liderdir. Hiç kimse zerre kadar yolsuzluk çamuru atamaz. Sakin ve soğukkanlıdır. Kolay kolay kızmaz. Söylemek istediklerinden çekinmeden rahatlıkla söyleyebilir. Gerek 14 Mayıs ve gerekse 28 Mayıs seçimleri öncesinde yaşının çok üstünde bir performans göstererek çalışmıştır. Başka bir ifade ile (Sayın Akşener hariç) tüm millet ittifakı üyesi genel başkanlarının iki, hatta üç katı emek sarf etmiştir. Hele Ankara’dan İstanbul’a kadar yaptığı adalet yürüyüşü kendisini Türk Siyaset tarihine geçirmiş, partili partisiz herkesin haklı övgüsünü almıştır. İyi niyetli olduğu konusunda da asla ve en ufak bir kuşkum yoktur.
Burada bir kısa hikâyeyi tekrarlayarak devam etmek istiyorum. 2013 yılının ağustos veya eylül aylarından birisi olduğunu sanıyorum. DİSK in eski Genel Başkanı, o dönem İstanbul Milletvekili olan dostum Süleyman Çelebi’yi hava alanından alıp birlikte bir toplantıya gideceğiz. Atatürk Hava Alanında beklerken Sevgili Süleyman Çelebi gecikme sebebini Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyi mazeret olarak ileri sürdü. Dedi ki: ‘’Sayın Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını konuştuk. Sarıgül’ün önce Büyükşehir Başkan adayı, sonra da CHP Genel Başkan adayı olacağı söylentisini tartıştık. Sayın Genel Başkan bana CHP ve ülke kazanacaksa ben CHP Genel Başkanlığını hemen bırakırım dedi.’’ İfadesini kullanmıştır. Yanı Sayın Genel Başkan 2013 yılında kendisi için Genel Başkanlık koltuğunun çok da ayrılması güç bir şey olamadığını bizzat kendisi ifade etmiştir.
Gelelim bu güne: Eğer koltuktan ayrılmak o kadar da zor değilse neden hala üstü kapalı ifadelerle topu partililere, tabana, kurultay delegelerine atıyor anlam veremiyorum. Evet! Yukarda yazdığım tümü iyi vasıfları taşıyan, çok değerli bir insandır. Ancak CHP ye umut bağlamış, yıllarını bu parti arkasında harcamış milyonlarca insanın değişim isteği bir türlü gerçekleşememiştir. Seçimin ertesi günü artık insanlar ayakkabılarının ucuna bakmak istememektedir. Bu arada şunu da vurgulamak isterim ki Sayın Kılıçdaroğlu’nun bırakması ile seçimler mutlaka kazanılacağı garantisinin olmadığı da ifade edilebilir. Ancak geçmiş dönemde Rahmetli Bülent Ecevit’te olduğu gibi bir rüzgâr ortalığı kasıp kavurabilir. Denenmesinin sakıncası nedir? Hala üstü kapalı mesajlarla Genel Başkanlıkta direnmek yerine köşeye çekilerek aslında partililerin gönlünde taht kurmak daha doğru değil midir? Aynı şeyi yıllar önce Sayın Ertuğrul Günay’a da söylemiştim. Partiden ihracı konusunda haksızlığa uğradığını bu yüzden AKP ye geçtiğini söylediğinde: Keşke AKP’nin bakanı olacağına partiden haksızca ihraç edilen Sade Vatandaş Ertuğrul Günay olarak kalsaydın inan ki saygınlığın bakan olmaktan daha fazla olur demiştim. Zaman maalesef beni halı kıldı. Ne AKP ye yarandı, ne de CHP ye … Sayın Genel Başkan da yarın karşısına çıkan bir adaya koltuğu kaptırırsa partililerin gönlünde taht kurmak yerine evinin mutfağında Selvi hanıma yardımcı olmak zorunda kalabilir. Her işi tadında bırakmak en doğru olanıdır.