ÜLKENİN BEKASI
Seçimlere iki gün kala ülkemin en önemli gündemi seçimler. Sanki seçime değil de yine ülkenin bekasına yönelik bir sürece giriyoruz. İktidar kanadı söylemlerinde her seçimde olduğu gibi, ben gidersem ülke biter, ben gidersem beka sorunu olur dışında elle tutulacak bir şey yok. En önemlisi de terör örgütünün propagandasının hiç olmayacak kadar çok yapılması ve yıllardır hiç söylenmediği kadar adının söylenmesi. Bir terör örgütünün en büyük isteği de budur, her meydanda adı anılıyor, her televizyonda ondan bahsediliyor, adamlarına miting meydanlarında şarkı türkü söyletiliyor.
Fakat öyle lanse ediliyor ki toplumda, sanki terör örgütünü gündeme getiren asıl güç muhalefet. Halkın bir kesimi öyle bir inanca giriyor ki, sanki mevcut iktidar seçilemezse terör örgütü ortalıkta salınıp ülkede sokağa çıkamayacağız. Sanki bu devletin askeri, polisi bir daha hizmet vermeyecek, sanki vatan toprakları bir anda teslim edilecek.
Yok güzel kardeşim, yok öyle bir şey. Bu ülkede devletin güvenlik güçleri yine mücadele vermesi gerektiğinde var gücüyle her yerde olacak, bu ülkede kim yönetime gelirse gelsin vatanın bütünlüğü, halkın güvenliği ilk sırada olacak. Bu ülkede vatan toprakları ebediyen aynı inanç ve azimle korunup kollanmaya devam edecek. Bu vatanın toprakları kimselere peşkeş çekilmeyecek güzel kardeşim. Şu an üzerinde oturduğun, ekip biçtiğin toprakların %75’i yabancı şirketlere ruhsatlı biliyor muydun bunu? O şirketler istediğinde gelip senin toprağını kazıp, ağacını, ormanını kesip, talan edip gidecek. Elinde avucunda, suyunda, toprağında zehirli atıklar dışında bir şey kalmayacak. Bu beka sorunu değil midir sizce? Bir iktidar düşünün ki vatanın topraklarını başka ülkelerin başka şirketlerine geçirip, bundan da hiç kazanç elde etmesin.
Çözüm sürecini başlatanla bitiren aynı, ekonomiyi düzelttik diyenle, şu an geldiği konuma getiren yine aynı. İşsizlik, enflasyon, Türk parasının yitirdiği değer, hep aynı döneme denk geliyor. Bütün bunlar olurken mesele soğan, patates meselesi deyip işin içinden sıyrılıyor büyük zatlar. Soğan artsın ama yerli ve milli otomobilimiz var, soğan artsın ama biz olmazsak haliniz ne olur. Bunu kim söylüyor güzel kardeşim, kendisi zırhlı araçlara binip koruma ordusuyla gezenler, ihalelerden milyarlarca pay alanlar, yedi sülalesini iki cihanda abat edenler söylüyor. Sen o yerli otomobili alıp binebiliyor musun, yoksa sadece fotoğraf çektirip gidiyor musun?
Ülkede oluşan kaos, akıl almaz olaylar, adil yargılama ilkesinden alabildiğince uzaklaşma, umutsuz ve mutsuz bir yaşam şekli; bütün bunlar hep, aynı iktidarın süregiden yönetiminde yaşananlar.
Bütün bunlar olurken, doğal afetler de geliyor malesef. Son yaşadığımız deprem felaketi acımızı bir kat daha arttırdı. Ve oradan da insanların feryatları duyuluyor, ihmal var diyenler, imarsız inşaat yapıldı diyenler, çürük denetimsiz yapılar, geç gelen yardımlar, ne sayarsan var.
Çünkü rant elde etmek, para kazanmak, daha fazla, daha fazlanın hırsına kapılmak, öyle bir hale geldi ki, en doğal afette bile, insan yanlışı olduğunu düşünmeden edemiyorsun. Ülkemiz batısıyla, doğusuyla, kuzeyiyle güneyiyle zor günler geçiriyor. Ve bir seçim sürecine giriyor. Demokrasi için gidiyoruz sandığa, daha güzeli için, daha iyi bir yönetim için. İktidarlar değişir, inanlar değişir, yönetimler hata yapar, bu normaldir, bu olağandır, kimse baki değildir.
Biz bir yönetimi seçiyoruz güzel kardeşim, daha iyi yaşamayı, umut edebilmeyi, değişimi, dürüstlüğü, liyakati, adaleti, demokrasiyi, insanca yaşamayı, doğanın, toprağın hakkını, ağacın, kurdun, kuşun, börtü böceğin yaşamını seçiyoruz. Biz çalışarak kazanmayı, hakederek bir yerlere gelmeyi, birbirimize güvenmeyi, severek ve isteyerek yaşamayı seçiyoruz. BİZ YENİLİĞİ SEÇİYORUZ KARDEŞİM…İNSANCA VE KARDEŞÇE YAŞAMAYI SEÇİYORUZ.