KADINLARIMIZ DEĞİL KADIN
Her 8 Mart’ta bir erkek korosu yükseliyor fonda ‘kadınlarımız, çiçeklerimiz, analarımız, kardeşlerimiz, eşlerimiz…diye devam eden. Baş tacısınız, çiçeksiniz, güzelsiniz, hoşsunuz…Öyle narinsiniz ki, elinize yakışmayan ağır işleri biz yapalım, dışarısı güvenli değil evde kalın, siyaset sizin işiniz değil bizi takip edin kendi aranızda oyalanın…
Ne demiş yıllar önce yazar Virginia Wolf Kendine Ait Bir Oda Adlı Kitabında ‘ Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın.’
‘Kadının varlığına katlanamayan zihniyet elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır.’ Der Virginia.
Fondaki sesi kıstığımızda aslında gerçekte duyulan ses bambaşka. Koro ‘yapamazsın, başaramazsın, güçsüzsün, bana bağlısın, korkuyorsun, benim kadar akıllı değilsin, duygusalsın, fevrisin, sebat etmezsin diye uzayıp giden bir şarkı söylüyor. Şarkının en derinlerinde ise duyulan ses ‘ otoritemi sarsamazsın, iktidarımı elimden alamazsın, hayatın tüm alanlarında en geniş güç bana ait sen bunu yıkamazsın…’ Bu koroyu oluşturan tek ses erkek sesi değil aslında, içinde tiz ve yüksek kadın sesleri de var…Gücünden ve yapabileceklerinden korkan sesler. Duyduklarına inanan ve inandığını daha güçlü savunan..
‘En büyük korkumuz yetersiz olmamız değil. En büyük korkumuz, sanılanın ötesinde güçlü olmamız. Bizi en çok korkutan karanlık değil, kendi ışığımız.’ Doğduğu andan itibaren sönük bir ışıkla dolaşması istenen ve ne zaman parlasa üzerine karanlık bir bulut gibi çöken bu sesler kadının gerçek potansiyelini daima gizleyecek.
İktidar her zaman parlak ve göz alıcıdır. Kim olursa olsun onu yitirmek istemez. Bunun için gerekirse şiddete başvurur, gerekirse özgürlükleri kısıtlar. İktidar sahiplerinin gücünü kısıtlayan ve onları belli sınırlarda tutmaya yarayan da adil ve demokratik sistemlerdir. Sınırsız güç isteyen ne olursa olsun der ve karşıdakine insanca yaşam hakkı tanımaz. Erkeğin kadına şiddeti de bu minvalde bir koruma içgüdüsüdür. İçgüdülerine teslim olan ve üst benliğinin emirlerini algılayamayan güç sahiplerinin başvurduğu en aciz yoldur.
Kadının toplumun her alanında eşit ve özgür yaşamı iktidarın eşit bölüşümüyle ve güç savaşlarının son bulmasıyla mümkündür. İnsanca ve insan olarak var olmayı hedef alarak yaşamakla mümkündür.
Yüceltirken bile küçümseyen laflarla ve taparcasına severken ölüme güzellemeler yapmakla kadını özgür kılamazsınız. Kadın özünde zaten özgürdür, kimsenin çizdiği sınırlara, kısıtlamalara, tahammülsüz politikalara mahkum edilemez.
Erkek iktidarın belirlediği ölçü ve tanımlamalarla kadın yaşamını oluşturamazsınız. Bunu ne kadın kendine yapmalıdır, ne erkek kadına. Her birey toplumsal yaşamın gereklerine uygun olarak hayatının sınırlarını kendi belirlemeli ve özgürce yaşamalıdır. Ögürce çalışmalı, özgürce sevmeli, özgürce sevişmeli, özgürce kavga etmeli, özgürce nefes almalı ve özgürce çabalamalı, özgürce hayal etmeli ve özgürce yaşamını tüketmelidir….Kadınlarmız diye bir kelime lugatımızda olmadığında hayatımız kadın varlığıyla taçlanacaktır.