KADER VE SORUMLULUK
Bu sabah telefonu açtığımda bir tweet paylaşmıştı arkadaşım, Şeyma’nın 3 Kasım 2020’de yazdığı bir tweet. Şeyma‘ Bir deprem ülkesinde yaşayan ve deprem tehlikesi yüksek illerden Kahramanmaraş’ta yaşayan biri olarak bir gün burası da Elazığ’ın İzmir’in kaderini yaşarsa benim için ailem için veya herhangi biri için melek oldu diye iyileştirmeler yapmayın. Hakkımızı arayın.’demiş. Ve Şeyma’yı 6 Şubat 2023’de kaybetmişiz. Şeyma o depremlerde kaybettiğimiz canlarla aynı kaderi paylaştı, Çünkü deprem kuşağında olan Kahramanmaraş ve diğer illerimizde 3 yıldır değişen hiçbirşey olmamış, hiçbir önlem alınmamıştı. Her bir köşe, her bir insan kaderine terk edilmişti.
Kader deyip çıktı işin içinden yüksek yöneticilerimiz. Başa gelen çekilirdi. Hayatını kaybeden her bir canımız da kaderin kurbanı olup melek olup gitmişti işte. Doğa olayına karşı konulamazdı. Ne gerekirse yapılmış, insani olarak sorumluluk alacak bir husus kalmamıştı. Şeyma’ya da diğer canlara da üzülmekten başka elden ne gelirdi…Felakete düşmüş bir türlü kalkamamıştık.
Hakkını arayacağız Şeyma doktor…Gerçek bir adaletle yargılanacak tüm sorumlular. Amma lakin önce ne olduğunu anlayacaklar. Kaderin aslında insanın bir başına bırakılması değil, insani bir çabayla yaratılan bir eylem planı olduğunu bilecekler. Özellikle iktidar mensubu ahalinin görevlerinin kendileri ve yakın çevresindekilerin kaderini değiştirmek dışında bir görev olduğunu bilecekler.
Oysa daha dün iktidar mensubu üstelik avukat olan bir milletvekili, gayet ciddi bir edayla kağıt üzerinde yeni şehir planı yapıyor ve çevresindekilere bunu onaylatıyordu. Adeta yetkin bir şehir plancısı. Birkaç gün önce de mimarlık fakültesine ilahiyatçı bir dekan atanıyordu. Tıpkı Afad’ın başındaki tüm yöneticilerin ilahiyatçı olması ve arama kurtarma konusunda hiçbir yetkinliklerinin olmaması gibi. Tıpkı Ekonominin başında olan zatı muhteremin insanlarla sürekli dalga geçmesi ve televizyon ekranına çıkmak için yer kapma telaşında olması gibi.
3 yıldan bu güne değişen hiçbirşey olmamış Şeyma doktor, daha da vahimi artık utanması gereken ve sorumluluk alması gereken herkes öfke duyuyor, hakaret ediyor ve daha çok bağırıyor. Onları eleştiren bütün televizyonları kapatıp, iletişimi kesmek için çabalıyor. Doğruları söyleyenler ve daha iyisi için uğraşanlar susturularak, insanlar yanlışa inandırılıyor.
Çok basit bir mantık yürütüldüğünde aslında herşey ortada Şeyma. Deprem oluyor evet çok şiddetli ama bir ev yıkılırken yanındakine zarar gelmiyor. Bir bina un ufak olurken diğeri sapasağlam ayakta. Yani en baştan bir imar hatası, yapım hatası şeklinde kader ağlarını örüyor. Bu binayı yapanlar, ruhsat verenler, imar barışına sokanlar, denetlemeyenler tam bir silsile halinde sorumlu oluyor.
Sonra büyük bir yıkım oluşuyor ve ilk iki üç gün deprem bölgelerine arama kurtarma ulaşmıyor. Ulaşanlar koordine olamıyor. Ulaşmak isteyenler engelleniyor. Ne Askeri güçlerden, ne madencilerden, ne sivil ekiplerden yeterince destek alınmadan plansız, programsız bir şekilde süreç çok kötü yönetiliyor. Kurtarılmayı bekleyen binlerce kişi geç ulaşılmasıyla hayatını kaybediyor. Bunlar yazılınca iletişim kanalları kesiliyor.
Yardımlar ulaşıyor, dogru düzgün dağıtılmadığı için kimse yeterince faydalanamıyor. Halen çadırsız, halen desteksiz, halen çaresiz binlerce insan bekliyor.
İktidar mensupları bölgede kirli sakalları, yorgun ifadeleri, görüntü kapma yarışları, son model araçları ve konvoyları ile gövde gösterisini sürdürüyor. Sahi Şeyma değişen bir şey yok ama gerçekten değişmesi gereken bir düzen var. Ve söz tüm sorumluların utandığı, adaletle yargılandığı ve insanın kendi kaderine terkedilmediği günler çok yakında…