DEPREM (2)
Geçen hafta depremle ilgili yazmış, kendimi zorlayarak siyasi yorum yapmamaya çalışacağımı dile getirmiştim. Hata yapmışım kendimden özür diliyorum. Çünkü ben sırada bir Anadolu gazetesinde sıradan yazı yazan bir vatandaş olarak bu hassasiyeti gösterirken koskoca il valileri muhalefet belediye başkanlarını passivize etmek için yardım araçlarındaki belediye isimlerini valilik afişleri ile kapatmaya çalışmışlardır. Yine koskoca iktidar partisinin il ve ilçe yöneticiliği makamına kadar yükselmiş o kocaman adamlar ilin yaptığı yardımların üzerine çöreklenerek ilden çıkışta halkın yardımı olarak asılan afişleri, deprem bölgesine girişte değiştirip, partilerinin il ve ilçe afişlerini asmışlardır. Ancak bu arada afiş astıkları TIR’ın plakasının fotoğraflarda çıkacağını hesaplamadıkları için suçüstü yakalanmışlardır.
Sıkça anlattığım bir hikâyeyi yeri ve zamanı geldiği için bir kez daha anlatmak istiyorum. 1960, 1970 li yıllarda eski adı Geçtin, bugünkü adı Öğrencik olan mahalleden Fatsa Merkeze kamyonla yolcu taşınırdı. Bugünkü gibi otobüs ya da minibüs yaygın değildi. Komşu Hisarbey Köyünden Rahmetle andığımız Muhittin Abi kamyon üstünde sağa sola sallanırken Kulak Köyünden birinin ayağına basar, bütün Kulak Köylüler bir olup evire çevire sopa atarlar. Rahmetli babam üzerine kaplanarak Muhittin Abiyi Kulaklıların elinden zor kurtarır. Aradan iki saat geçtikten sonra Muhittin Abi Kavlan Ağacının dibinde karşılaştığı bir köylüsüne olayı anlatırken; tam tersi bir şekilde Kulak köylülerini babamın zor kurtardığını, herkesin haşatını çıkardığını, tek başına her vurduğunu yere serdiğini keyifle anlatırken, üzerindeki kabanın yırtıldığından bile haberi yoktur.
Bugün iktidar aynen Muhittin Abi gibi öyle güzel hikâyeler anlatıyor ki: Sanki yol kenarında sahipsiz gıdalar Şili’de görülüyor. Sanki yardım için giden gönüllüler, arama kurtarma tecrübesi olanlar, itfaiye erleri saatlerce, hatta günlerce olaya müdahale ettirilmeden bekletilmemiş gibi. Yine yol kenarlarında bekleyen iş makinaları ve bu makinaları kullanan operatörlerin beklemekten ve soğuktan nerdeyse ölüm tehlikesi atlatmadıkları gibi… Yardım için giden araçların ilk saatlerde alanlara sokulmamaya çalışılması gibi… Nerdeyse depremden zarar görenlere yardım yapılması yasaklanacaktı. Koordinasyon yapacağız dediler koordinatlarını şaşırdılar.
Bu arada geçen haftaki yazımda Türk Kızılay’ının nerde olduğunu sormuştum. Geçen bu sürede yönetiminin aile şirketine dönmesi nedeniyle maaşlara para bulamadıkları için ortaya çıkamadıklarını öğrendim. Depremin darma dağın ettiği Hatay’da İlimizdeki Kızılay Şubesinde bir bölüm müdürünün önceki hayatta kebapçı olduğunu da gururla takdim edebilirim. Amca, yiyen yönetiminin ilerleyen yıllarda daha başarılı olmaları için Kızılay’ımıza yardımı esirgemeyelim.