HANGİ BİRİNE YANAYIM?
Ulusal Eğitim Derneği-Öğretmen Dünyası’nın binlerce kitabı garip bir şekilde sırra kadem bastı.
Hangi birine yanayım? 40 yıl yaşatılmış bir derginin yayın hayatına son vermesi, ekonomik zorluklardan kaynaklanıyor olabilirdi. Fakat son yönetim kurulunun derneğin genel kuruluna kapatılma önerisiyle gelmesi, neyin nesiydi Neyse ki, İzmir Şubesi talep etti de genel merkez İzmir’e alındı. Dernek kapatılmaktan kurtuldu. Ancak bu kez de 40 yılda biriktirilmiş ve demirbaşa geçmiş binlerce kitap ile dergi ve dernek yayını olan binlerce kitabın sırra kadem bastığı anlaşıldı.
2019’da dernek el değiştirirken sayısı 1.200 kadar olan Kurtuluş Savaşı Kadınları kitabımın son baskısını ÇYDD, ADD gibi kuruluşlara gönderilmesine izin aldım ve bunlar dernekte sekreterin hazırladığı kargolarla gönderildi. Yayın işleri tesfiye edileceğinden yazarlarına haber vermek üzere dergi ve dernek yayını olarak basılmış kitapların mevcudu saptandı. Yalnız benim imzamı taşıyanlardan raflarda ve ardiyede 1.820 kitabımın bulunduğu sayım sonucunda ortaya çıktı. Derneğin dağıtım olanakları yoktu ve bunlar artık büroda derneğe bir yük teşkil ediyordu. Yeni yönetimden bunları bana vermesini istedim. Onları da çeşitli yerlere gönderme niyetindeydim. Fakat başkan, bunları ancak indirimli olarak satın alabileceğimi söyledi. Satamayacağım kitaplara on binlerce lira vermemim bir anlamı yoktu. Bir gün bunların bana verileceğini düşünüyordum.
Dernek son yönetim kurulunun elinde 2020 yılı Mart ayına kadar üç ay faaliyette bulundu. O tarihte korona salgını başladığından dernek çalışmalarının tatil edildiğini duyduk. Bir süre sonra yöneticiler büro giderlerini karşılayamaz, büroyu boşaltmaya karar vermişler. Bütün demirbaşları, kitaaplarla birlikte bir depoya taşıdıklarını söylüyorlardı. Sonradan öğrenildi ki, bilgisayar gibi demirbaşlardan bir kısmını, Vatan Partisine götürmüşler. Kitaplık, masa gibi demirbaşları ikinci el alıcılarına satmışlar. Dergi koleksiyonlarını, ciltlerini ve kitapları Abidinpaşa’da Türkiye Gençlik Birliği ile birlikte kullandıkları bir apartman bodrumuna taşımışlar. Taşıdıkları kitaplar arasında dergi ve derneğin binleri aşan demirbaş kitaplığı ile Osman Nuri Poyrazoğlunun Ankara’dan ayrılırken derneğe bağışladığı yüzlerce kitap da varmış.
KİTAPLARDAN ESER YOK!
İzmir’de Genel Merkez yöneticileri, kitaplarımı ve dernek evrakını eski yöneticilerden alabileceğimi söyledi. Bu yöneticilerin bir kısmına ulaşmak mümkün olmuyordu. Bazısı telefona yanıt vermiyor, başkan ise bu konularla hiç ilgilenmediğini söylüyordu! Sonunda derneğin yazmanlığını yapmış olan TGB’li gence ulaşmamız mümkün oldu. Kitapların Abidinpaşa’daki depoda olduğunu söylüyordu. Verilen adrese gittim. Gönderdiği bir arkadaşı ile depoya indik. Benim kitaplarımın da içinde olduğu dergi ve dernek yayaınlarından da derneğin demirbaş kitaplarından bir tekine bile rastlamadık! TGB’lilerin ve Vatan Partisi’nin bazı kitap, dosya ve malzemeleri duruyordu.
Derneğin işlerinden birinci derecede hem hukşkş hem vicdani olarak sorumlu olması gereken başkanı bir kere daha araayarak kitapların yerinde depoda o0lmadığını, kendisinin bu konuda bir bilgisiolup olmadığını sorduğumda sözümü keserek “Boşuna çeneni yorma, hiçbir bilgim yok! İlgilenmedim!” yanıtını verdi.
Kitaplarımızın orada olmadığını telefonla bildirdiğimiz eski yazman, “Orada” diye ısrar ettİ. Kendisi de gidip baktı ve olmadıklarını gördü. Buna bir açıklama getirmesi gerekiyordu. Kendisinin dernekte arkadaşlarıyla kolilere yerleştirip taşıyıcılarla gönderdiği bu kitaplar nereye gitmiş olabilirdi? Bilmiyordu! Önce, bir tarihte bu depoyu su bastığını, kitapların mahvolmuş olabileceğini ve atılmış olabileceğini söyledi. Üst üste yığılmı kolilerdeki kitapların tamamen mahvolması için bu su baskının adam boyu olması gerekiyordu. Üstelik orada bulunan kolilerdeki sapasağlamdı. Bu açıklama tatmin etmeyince, bunların kâğıt toplayıcıları tarafından depoya girip çalınmış ve kâğıtçılara satılmış olabileceği ileri sürüldü. Ancak bu, bir seferde yapılabilecek bir şey değildi. Hırsızların geliş gidişleri, bu kadar kitabı yüklemeleri sırasında apartmandan kimsenin nasıl haberi olmamış, kapı nasıl açılmış, bodrum nasıl boşaltılmış kimse nasıl bunların farkına varmamıştı?
Kaybolan kitaplarımın adları ve sayıları şunlar: Kurtuluş Savaşı Öyküleri 1-3-4. Kitaplar (358), Vatan Türküsü-İstiklal Marşı (348), Öğtetmen(im) Sizi Çok Seviyor(uz) (340), Dünyanın Bütün Çiçekleri (233), Kurtuluş Savaşı Gençliği (140), Akçayazı Öğretmeni (95), Emperyalizm Ulusal Eğitime Meydan Okuyor (84), Öğretmeni Eleştirin (70), Hayatı Hakikiye Sahneleri (65), Keloğlan (60), Ali Hafızoğlu Kitabı (11), Mamak Mektupları (10), Merhaba Asker (6)
Bunlardan başka, satış için bırakılmış 26 kitabım daha vardı. Derneğin binlerce demirbaş kitabı ile birlikte 1.846’sı benim imzamı taşıyan binlerce kitap bilinmeyen bir şekilde yok oldu!
Gerek derneğin demirbaşlarının, gerek dergi ve dernek yayınlarının uzun yıllar kazanılıp biriktirilmesine emeği geçmiş olanların içi yanar ama bunlara hiç emeği geçmemiş, hazıra konmuş olanların umurunda mı acaba? Üstelik “Boşuna çeneni yorma” nezaketsizliği ile karşılanırlar. Kongrede tarafımızdan uyarıldıkları halde sırf partizanlık duygusuyla o ekibe oy verenler, o listede yer alanlar ne düşünüyor acaba?