YENİ YIL
Kar sim siyah yağmış her tarafı kaplamıştı. Güneşin buz gibi ışıkları yeryüzünü buz gibi yapmış, herkes parlak güneş atında tir tir titriyordu. Doğanın bu hışmına kızan insanlar siyah kar ve soğuk güneşten nasıl kurtulacaklarını düşünüp duruyorlardı. İçlerinden bir tanesi bu dünyadan kurtulup başka bir gezegene yerleşmeyi düşündü. Hemen aklına aya yapılan üç şerit yol geldi. Hazır aya otoban yapılmışken bu nimetten yararlanmak istedi. Yanındakine dönerek bir eleştiride bulundu: Şu aya kadar yolu yaparlar ama neden dört gidiş, dört geliş değil de üç şerit yapmazlar diye söylendi. Yanındaki arkadaşı kendinden son derece emin bir şekilde cevap verdi: ‘’Aslında beş şerit gidiş, beş şerit dönüş yapılacaktı, ama dış güçler engelledi.’’ Dedi. Adam ısrar etti: ‘’Bay Kemal’in de etkisi olmuştur.’’ Diyerek… Sonra yeniden aya giden yola dönüş yapıldı. Bu defa aya giden yoldaki hız sınırı tartışılıyordu. Birisi yol kenarlarında yaşam olmayacağı için hız sınırının olmayabileceğinden, diğeri ise bu yolu yapanların hesap kitap insanları olduğunu, Bay Kemal’in işi karıştırması olmadı ise mutlaka mantıklı bir hız sınırının konulmuş olunabileceğini söylüyordu. Sonra söz döndü dolaştı aya gidecek aracın markasına geldi. Bu defa her aracın aya çıkabilip çıkamayacağı tartışılıyordu. Bir tanesi bu konunun kapanmasını önerdi. Çünkü yol öyle bir organize edilmişti ki sadece yerli üretim araçlarla çıkmanın doğru olacağı, başka markalara asla tevessül edilmemesi gerektiğini, aksi halde dış güçlerin kazaya neden olabileceğini söyleyerek bu konuyu kapattılar.
Sevgili okurlarım kısa bir hayal zorlaması yaptım. Arada bir Esra Erol, Didem Arslan Yılmaz ve Serap Paköz gibi yaşamdan kesit veren proğram yapımcılarını izliyorum. İnanın yukarı paragrafta yazdığıma çok yakın yaşanmış olaylara tanık oluyoruz. İnsanlarımız küçücük menfaatleri için aya yapılan yolun neden dört şerit değil de üç şerit yapıldığını tartışıyorlar. Hele kendini aldatan kadınların bir-iki ay bir başkası ile yaşadıktan sonra kendilerine dönmesi için diz çöküp yalvaranları görünce üst üste iki öğün mide bulantısından yemek yiyemediğim oluyor. Ülkemizde insan onurunun, insan gururunun çivisinin kaydığını resmen görüyoruz. Çok acı ve sefil durumdayız. Caminin çatısı altında karısını aldatan imam, 6 yaşındaki bebeği evlendiren şeyhler, bunlara destek olmak için adliye kapısına kadar yürüyen müritler vs. vs. Bundan 30-40 yıl önce bu olup bitenler anlatılsa bu kadar da abartmayın diye güler geçerdik. Maalesef bugün yukarda ilk paragrafta yaptığım abartılı masalı yaşar olduk.
Şimdi bu yazının yılbaşı ile ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. Genelde yılbaşı ile ilgili yazılarımda hep gelecek yılın neler getirmesi konusunda temennilerde bulunurum. Bu yılbaşında uzun uzun sayıp sıralamak yerine gelecek yıllarda insanlarımızın bu kadar AHMAK olmamalarını temenni ediyorum. Çünkü insanlar bu kadar ahmak olmadıkları takdirde mutlaka, ama mutlaka bir ilerleme olacaktır. Hepinize mutlu yıllar diliyorum.