KENDİ DEĞERLERİMEZ SAHİP ÇIKMAK!...
Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’daydım.
Bir çok dost ve arkadaşlarımı da ziyaret etme fırsatım oldu. Mustafa İyi başlayan ziyaretlerimiz İlker Bozat ve Mehmet Gümüş ile devam etti. Kadir ağabey (Kadir İnanır) İstanbul dışında olduğu için görüşme şansımız olmadı. ilçe..
Her türlü doğal güzelliğimizin yanında kendi çapında ün salmış birbirinden değerli hemşehrilerimiz var. Herhangi bir toplulukta adını duyduğumuz hemşehrilerimizle gurur duyuyor ve mutlu oluyoruz.
Ama gel gör ki, yeteri kadar ilgisiz kalıyoruz diye düşünüyorum.
Gerek bürokrat, gerek siyasetçi ve gerekse sanatçı olarak zenginliğine sahibiz.
Komşu ilçemiz Ünye’de geleneksel olarak şenlikler yapılıyor. (Yıllar önce Fatsa olarak bizde yapmıştık) Biz ise yerimizde saydık. Geçmişi arar hale geldik.
Şöyle bir toparlansak, neler yapmayız ki?
Fatsa ilçesi olarak bizdeki imkan hiçbir il ve ilçede yoktur. Güzel vatanımızın her köşesine gidip krallar gibi karşılanan, adları cadde ve sokaklara verilen hemşehrilerimize niçin aynı sevgi ve saygıyı gösteremiyoruz anlamakta güçlük çekiyorum.
Halbuki birlik ve beraberlik içerisinde el ele kol kola verirsek, aşamayacağımız engel yoktur. Yeter ki bu birliği ve beraberliği sağlayalım.
Bu satırları yazarken hemen aklıma geldi. Hepimizin bildiği gibi, şehir stadyumu yıkılıp yeniden yapılacak. Çok güzel ve büyük bir yatırım. Her Fatsalı gibi bende gurur duydum. Hemen belirteyim ki, yeni yapılacak stadyumun adı da “Erdoğan Arıca Stadyumu” olmalıdır diye düşünüyorum.
İlçemizde yetişen, Galatasaray ve Fenerbahçe takımında top oynamış, Milli Takımın kaptanlığı yapmış merhum Erdoğan Arıca ilçemizin gurur kaynağı olmuş, adını da spor tarihine altın harflerle yazdırmış bir isimdir. Erdoğan Arıca isminin yeni stadyuma yakışacağına yürekten inanıyorum.
Bu girişimden netice aldığımız taktirde de hem merhum Arıca ölümsüzleşmiş olur, hem de bizler kendi değerlerimize sahip çıkmış oluruz. Bundan sonra da bu tutum ve davranış diğer değerlerimize sirayet eder...
Bekleyip göreceğiz...
HAYAT BAYRAM OLSA!...
Şu dünyadaki en mutlu kişi mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi sevmeyi bilendir
Şu dünyadaki en bilge kişi kendini bilendir
Şu dünyadaki en olgun kişi acıya gülendir
Bütün dünya buna inansa, bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa
Uzansak sonsuza.
Şu dünyadaki en soylu kişi insafa gelendir
Şu dünyadaki en zengin kişi gönül fethedendir
Şu dünyadaki en ustun kişi insani sevendir
Şu dünyadaki sevilen kişi sevmeyi bilendir
Bütün dünya buna inansa, bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa
Uzansak sonsuza.
Yıllar önce bu şarkıyı ünlü sanatçı merhume Şenay’dan keyifle dinlemiştik.
Dinlediğimizle de kaldı.
Hiçbir şekilde arzu ettiğimiz mutluluğu, kardeşliği bir türlü sağlayamadık.
Heyecanlarımız vardı bir zamanlar...
Hani büyüdükçe biz, yaş aldıkça yıllar, usul usul yitirdiğimiz heyecanlarımız…
“Hayat bayram olsun” diyoruz demesine de ..
Bazı cadde ve sokaklar enkaza dönmüş. Trafiğe kapalı alanlara döşenen mermerler ve ahşaplar, paramparça olmuş. Ayağı takılıp düşen, kolu bayacağı kırılanların haddi hesabı yok.
Hemen hemen her gün gazetemize yapılan ihbarların sayısı artıkça artıyor.
Sorumlu ararsanız bulmanız mümkün değil.
İşte bu olumsuzlukları düşünürken, Şenay’ın o güzel sesinden dinlediğim şarkının sözleri aklıma geldi.
Hayatı sevip, işimizi layıkıyla yaparak her günümüzü bayram sevinci ve coşkusuyla yaşamak varken, bu sıkıntı niye?
En azından bir “Hayat bayram olsa” şarkısını dinleyerek mutlu olmaya çalışıyorum.
Yazımıza şarkı ile başladık. Günümüze uygun olan bir ile bitirilelim “Evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın...”