FATSA’NIN BİR BAŞARI HİKÂYESİ VAR MI?
Geçen hafta; Fatsa’nın artılarını eksilerini değerlendirmeye ve sorgulamaya çalışmıştım.
Ve “Gerekirse haftaya devam ederiz” demiştim.
Eksileri sayarken bazılarını eksik söylediğimi fark ettim.
Artılarsa zaten yazının sonuna sıkışıp kalmıştı.
Mesela her fırsatta sözünü etmeye ve gündemden düşürmemeye çalıştığım demir yolunu unutmuşum.
Aslında bu konuyu unutturmamak, bütün Orta ve Doğu Karadeniz’in görevidir.
Bu coğrafyada olduğumuza, bize de aynı görev düşmektedir.
Yıllar önce yapılan ama yanlış yapılan Balıkhanemiz bir başka eksiğimizdir.
Rusya’ya bakan bir balıkhanenin, bu güne kadar hiçbir faydasını göremedik.
Siyasilerimiz limanı Ünye’ye layık görseler de Fatsa olarak bu işten vaz geçmemiz mümkün değildir.
Her hizmette olması gerektiği gibi eğer limanımızı ısrarla ve yüksek tonda istemeye devam edebilirsek, inanıyorum ki; siyasilerimizin fikri Fatsa lehinde değişiklik gösterecektir.
Fatsa Kent Konseyi’ni asla unutamayız ve unutturamayız.
Dertlerimizi konuşacağımız ve etkili kararlar alacağımız bir platforma şiddetle ihtiyacımız vardır.
Orda burda konuşarak bu ilçenin devasa ve kangrenleşmiş sorunlarına çözüm üretemeyiz. Şimdiye kadar üretemediğimiz gibi…
Özellikle Büyük Sanayi yönünden Fatsa’ya giriş güzergâhında belli noktalara ışıklandırma yapılmasına rağmen, sayıları azalsa da ölümcül kazalar halen önlenememiştir. Ciddi bir eksiğimizdir.
Buna bağlı olarak Dolunay Mahallesi’nin iç kesimlerindeki yollar, başta dolmuşlar olmak üzere bütün araçları zorlamaktadır.
Yine Büyük Sanayi yönünden Fatsa’ya girişte pejmürde haliyle hiç de hoş görülmeyen eski çöplük alanına artık bir an önce ne yapılacaksa yapılmalıdır.
Harikalar Diyarı’na da razıydık olmadı. Aylar önce Millet Bahçesi Projesi’nden söz edildi ama o gün bu gün hala ses seda yok.
Sesimiz soluğumuz çıkmadığı sürece o projenin de sürüncemede kalacağından endişe ediyorum.
Buna gerekçeyse Harikalar Diyarı’nın fiyaskoyla sonuçlanmasıdır.
Yarım asrı çoktan geçen hayatım bana şunu öğretti:
Eğer insanları ya da kurumları “dürtüklemezsen” hiçbir karşılık ve hiçbir hizmet alamazsın.
Gelelim artılara…
Geçen yazıda artıların birçoğunu yazmaya çalıştım.
Ama aklım, bir cümleyle geçiştirdiğim Fatsa Organize Sanayi’nde kaldı.
O yazıda da belirttiğim gibi OSB Fatsa’nın onur madalyasıdır.
Yirmi otuz yıllık sürecin sonunda bu günkü durumuna gelen OSB’nin, bütün süreçlerinde emeği ve alın teri olanların isimleri altın harflerle şehrin en görkemli yerine yazılsa yeridir.
O insanların böyle bir karşılık beklediklerini sanmıyorum ama ahde vefa adına bunun yapılmasında büyük yarar görüyorum.
Hasbelkader sürecin en zorlu aşamalarında neler yaşandığını biliyorum.
Çevresiyle birlikte ilçemizdeki binlerce insanı iş ve aş sahibi yapanlar, elbette bu şehrin tartışmasız kahramanlarıdır.
Elini taşın altına koymaktan çekinmeyen katıksız sevdalılarıdır.
Ve yaşanan bütün süreçlerde Fatsa Ticaret ve Sanayi Odası’nın emeği çok büyük olmuştur.
Aynı FATSO bu güne kadar 1500 kişiyi eğiterek, meslek sahibi yaparak OSB’deki sektörlerin ara eleman ihtiyacını karşılamıştır.
Elbette bazı kurumlarla iş birliği yaparak…
Böyle giderse hiç kuşkusuz bu sayı daha da artacaktır.
Eğer bütün bunlar olmasaydı, Karadeniz’in makûs talihine paralel olarak Fatsamız daha fazla göç verecekti.
Sözün özü, OSB Fatsa’nın büyük bir başarı hikâyesidir.
Dolayısıyla bu hikâyenin, geniş çaplı bir neşriyatla ya da bir belgesel çalışmasıyla ölümsüzleştirilmesinden yanayım.
Neden mi?
Muhtemel başka başarılara ilham vermesi için elbette…
Geçen yazımda bahsettiğim gibi; “Balıklar, derya içredir deryayı bilmezler.”
Yaşadığımız “deryayı” bilmek zorundayız.
Burada kahramanların adını zikretmek o kadar güç ki…
Bu şehrin insanı olarak emeği geçenlere minnetle teşekkür ederken, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara da sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.
HOŞÇA KALIN
(2 Nisan 2021 Cuma )