SANATÇI ONUR OLAYI
1990’lı yılların başları idi. Sovyetler Birliği dağılmış, özellikle Türki Cumhuriyetleri bağımsızlığına kavuşmuş, turizme açılmışlardı. Gürcistan Fatsalı dostlarımızın akınına uğramıştı. O tarihlerde Fatsalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneğinde yönetim kurulu üyesi olan arkadaşımız Sevgili Cemal Yangın Kardeşimiz de Gürcistan’ı ilk ziyaret edenlerdendi. Dönüşünde yaşam şartları hakkında bilgi verirken: ‘’1960-1970 li yıllardaki Türkiye gibi’’ diyerek özetliyordu. Daha insanlarda ahlak mefhumu yok olmamış, örf ve adetlere, yasalara, karşılıklı birbirlerinin haklarına saygılı bir toplumdan bahsediyordu. Yani daha o yılarda ülkemizde dejenerasyon başlamıştı. Hızla gelişti. Hep güçlü haklı oldu. İşte bunun sonucu olarak istediği parçanın çalınmamasını bahane eden güçlüler çıkışı bekleyip Onur’u katlettiler.
Bu güç nerden alınıyordu?
Daha önce yazdığımı sanıyorum. İstanbul Anadolu Adliyesi çıkışında aralarında konuşan insanların karşı tarafın adliyede tanıdığı bir odacı olduğunu bu nedenle haksız çıktıklarını dile getiriyorlardı. Ülkenin çok acı bir gerçeği, adliyede bir tanıdığın varsa haklı bile olsan haksız çıkabileceğine inanabiliyorsun. Bu acı gerçeği yaşamamızın nedenine gelince:
Eğer ayakkabı kutularındaki dolarların kaynağı sorulmuyorsa, eğer başında bulunulan bakanlığa kendi şirketinden alınan malın bu alımında yolsuzluk olup olmadığı sorgulanmıyorsa, eğer Somada hiçbir suçu günahı olmayan maden işçisine tekmelerle vuranlara hesap sormak yerine ödül veriliyorsa, eğer rüşvet şüphelisi vekillere ayda 10 bin ABD doları maaş aldığı dile getirilip bunun hesabı sorulmuyorsa, daha sayacağımız buna benzer bir yığın yanlışlık yapıldığı halde yapanın yanına kalıyorsa bu uygulamadan alınan cesaret daha çok Onur’un boynunun kesilmesine neden olabilir.
Şimdi bir de af söylentileri dolaşmaya başladı. Maalesef ülkemizde vicdan adaleti olmayanın her istediğini yaptığına tanık oluyoruz. Vicdanınız el veriyorsa vurun, kırın nasıl olsa ya arkanızda olanlar ya da sık sık çıkan aflarla dışardasınız. İstatistikler başta cinsel suçlar olmak üzere son yıllarda suç oranının rakamları zorlar boyutlarda arttığını göstermektedir. Ceza evlerinde tutuklu ve hükümlü sayısının çok oluşu bahane edilerek af çıkarılamaz. Kurallar uyulmak için yapılır. Bizim ülkemizde ise kurallar ihlâl edilmek için yapılmaktadır. İspanya’da toplu taşıma araçlarında oturma önceliği çocuklara tanındığı için otobüs içinde ayakta bir çocuk varsa bir koltuk boş bile olsa kimsenin oturmadığına tanık oldum. Fatsa Sahilinde yaya geçidi çizgilerinin bulunduğu bir yerde beklerken TR plakalı araçların vızır vızır geçtiği bir ortamda bir TIR’ın durduğunu görünce şaşkınlığımı saklayamadım. Plakasına baktığımda yabancı uyruklu olduğunu görünce şaşkınlığım gitti. Umarım sonumuz hayırlı olur.