KIYI HOYRATLIĞI
Anayasamıza göre deniz suyunun çizdiği çizgiden itibaren belli bir mesafe özel mülkiyete konu olamaz. Herkesin, halkın malı olup, halk tarafından kullanılması asla engellenemez. Uygulamaya gelince: Gerek Fatsa Sahillerinde ve gerekse Bodrum Sahillerinde binlerce insanın denize girdiğini görmek bu yaz için olağan bir durumdur. Bir haftalık Fatsa ziyaretim sırasında Demas, Dolunay ve Çınarın plajlarında yazın tam ortasına denk gelen ve üstelik 9 güne çıkarılan tatile karşın Bodrum Sahillerinde görmediğim kalabalığı gördüm. Yanlış okumadınız. Bir kez daha yazıyorum Fatsa’nın denize girilebilecek yerleri bayramdaki Bodrum Sahillerinden daha kalabalıktı. Burada uzun süre yağan yağmurdan sonra açan havanın etkisini de unutmamak gerekir. Fatsa Sahillerinde başlıkta bahsettiğim hoyratlığı gördüğümü söylersem haksızlık etmiş olurum. Ancak deniz mevsiminin uzun olduğu Ege ve Akdeniz kıyılarında rahatsızlık verecek boyutlarda görmek mümkün.
Denizin güzel olduğu, herkesin denize girmek için can attığı koylara kupon arazi olmaları nedeniyle devasa otellerin yapıldığını görüyoruz. Herkes bilmelidir ki O devasa otelin hizasına gelen kumsal da o otelin değildir. Oteller O kumsala masa, sandalye veya şezlong atabilmek için halka ait ve halkın yeri olan o kumsalı Milli Emlak Müdürlüğünden kiralamak zorundadır. Milli Emlak Müdürlükleri aslında halka ait olan o kumsalları kiraya vermemelidir. Ne yazık ki ülke bütçesi devamlı paraya muhtaç olduğundan bugünkü iktidarlar da gelecek iktidarlar da bu alışkanlıktan vazgeçemeyeceklerdir. Bizi esas üzen yapılan kiralama işlemlerinde işin boyutlarının hoyratlık aşamasına ulaşmasıdır. Bodrum plajlarında Milli Emlak’tan kıyıları kiralayan otellerin adeta birbirine temas eden şezlongları suyla temas edecek kadar denize doğru yerleştirip, bırakın halkın giyinip-soyunarak denize gireceği bir alanı, yürüyecek alan bırakmamaktadır. Bu haksızlıktır. Elbette sınırlar bellidir. Elbette otellerin kullandığı kadar iğne atsan yere düşmeyecek kadar iç içe değildir. Ama Milli Emlak’ın paramı aldım deyip meydanı boş bırakması da doğru değildir. Halkın bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Ben hukukçu olduğum için böyle bir hakkımızın varlığından haberdarım. Ya normal vatandaşlar!
Yıllar önce Tekirdağ adliyesinde dikkatimi çeken bir şey olmuştu. Asliye Hukuk Mahkemelerinin duruşma listelerinde her bir mahkemede 30 civarında davanın davacısı Hazine görülüyordu. Meslektaşlarıma sorduğumda gelen bir idarecinin kıyı-kenar çizgisi hassasiyeti nedeniyle deniz kenarındaki işgalleri sonlandırmak için Sahile cephesi olan arazi sahiplerine açılmış seri davalar nedeniyle böyle bir yoğunluğun doğduğunu öğrenmiştim. İstenilince olmayacak bir durum söz konusu olmayabiliyor. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demeyeceğiz. Halkın olan yerlerin halk tarafından kullanılmasını sağlamak için herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Fatsa Sahilindeki bu denize giren yoğunluğundan sonra umarın ilerleyen yıllarda Fatsa için de aynı sıkıntıları görmek ve yaşamak zorunda kalmayız.