İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE DANIŞTAY KARARI
Daha önce bu sütunlarda yazmıştım. Ben bir hukukçu olarak İstanbul Sözleşmesinin her şeyi çözen, her derde deva bir sözleşme olmadığını, bazı kesimlerce çok abartıldığını düşünenlerdenim. Böyle düşünmeme karşın asla kaldırılmamalıdır diye de ekleme yapmak isterim. Faydalıdır. Kadının korunmasına dair mevzuatta sıkça atıflar yapılır. Yani başkaca mevzuatlar da İstanbul Sözleşmesinden yararlanan maddeler vardır. Başlı başına yeterli değildir ama faydası da inkâr edilemez. Bu İstanbul Sözleşmesi ile ilgili değerlendirmemdir. Esas güncel olan Danıştay 10. Dairenin bu hafta aldığı karardır. Ajanslarda iptal başvurusunun reddedildiğini görüp detayı hakkında henüz bilgi sahibi olmadığım erken saatlerde hukuk mu değişti yoksa hukukçu mu ikilemine düşmüştüm. Çünkü daha önce de bu konuda fikrimi belirtmiştim. İdare Hukuku Hocam Rahmetli Prof. Dr. Lütfü Durandır. Lütfü Hoca İdare hukukunun gelmiş geçmiş en önemli hocalarındandır. O’nun öğrencisi olmak, idare hukukundan 2-3 sınavda geçer not almak onurdur, başarıdır. Böyle bir Hocanın öğrettiğine göre yasama organının aldığı kararın, yürütme organı tarafından iptali mümkün değildir. Bu ilke idare hukukunda alfabenin (A) sıdır. Danıştay’ın önündeki olay yasama organı olan TBMM tarafından kabul edilen İstanbul Sözleşmesinin, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı tarafından yürürlükten kaldırılması olayıdır. Böyle bir olayın kabulü ne hukuka ne de normal mantık kurallarına uymaz. Bu konuda düşünmeye, fikir yürütmeye bile gerek yoktur. Ne tekim Danıştay Savcısı da böyle düşünmüş olacak ki açılan iptal davasının kabulü yönünde görüş belirtmiştir. Ajansların geçtiği haberin devamını, yani alınan ret kararının detaylarını göremediğim dönemde kafamda hukuk mu değişti, yoksa hukukçular mı sorusu dolanırken biraz detaya inince gördüm ki hukukçular değişmiş. Çünkü Danıştay 10. Dairedeki 5 üyeden ikisi de benim gibi düşündükleri için muhalefet şerhi koymuşlar. Savcı dahil söz söyleme hakkı olan 6 hukukçudan üçü olumlu, diğer üçü olumsuz bakmıştır. Yani Savcı ve iki üye alınan Cumhurbaşkanlığı iptal kararının doğru olmadığını, başkan ve iki üye ise kararın doğru olduğunu, açılan davanın reddini iddia etmişlerdir. Yani hukuk aynı hukuktur ama hukukçular farklı düşünmektedir.
Anayasamıza göre ülkemizde kuvvetler ayrılığı vardır. Yani yasama, yürütme ve yargı bağımsız olup, birbirinden etkilenmeden özgürce hareket etmelidir. Bu ilke mutlaktır. Herkesi bağlar ve herkesin uyması gerekir. Bu konuda yetkililerin son derece titiz davranması gerekir. Bu erkleri kullananların hareketlerinin de ölçülü ve seviyeli olması gerekir. Geçmiş dönemde olduğu gibi yargının başındaki bir başkanın,, yürütmenin başı ile tarlada çay toplaması adalete olan güvenin % 30 lara düşmesine neden olabilir. Hatta hakkı ile girmiş olsa bile yakınlarının işe girmesi insanlarda rahatsızlık yaratabilir. Bugün bu kararı verenler için de ilerde aynı rahatsızlıkların olmamasını temenni ederim.
Bu arada Çamaş’ta yapılacak festivalin iptaline kadar sebep olan sel felaketi nedeniyle tüm hemşerilerime GEÇMİŞ OLSUN dileklerimi iletiyorum.
Av. Mehmet Yıldız