EKONOMİDE NE HALDEYİZ?
Geçtiğimiz Salı sabahı Muğla Ortaca’da bir duruşma vardı. Sabah Bodrum’dan kalkıp yetişmek zor olacağından, bir gün önceden Akyaka tatil beldesine kadar gidip, geceyi Akyaka’da geçirdikten sonra sabah yetişmenin daha kolay olacağını düşündük. Akyaka ailece çok sevdiğimiz doğa harikası bir turistik beldedir. Kovit öncesi birkaç kez gitmiş ve fakat boş yer bulamadığımız için kuş bakışı turlayıp döndüğümüz bir yerdi. Bütün oteller nerdeyse kış aylarında doluyor, yaz boyunca % 100 dolulukla çalışıyordu. Yer sıkıntısı yaşamamak için gitmeden önce telefonla ulaştığımız birkaç otele yer sorduğumuzda hepsinden de müsait oldukları yönünde cevap aldık. Gün ortasında vardığımızda ise dört ayrı otele bizzat sorduk. Hepsi de müsait olduklarını, bizi bir gece bile olsa ağırlayabileceklerini söylediler. Bir gece ibaresini özellikle belirtiyorum. Çünkü geçmiş yıllarda özellikle tatil yörelerinde uzun süre kalacak konukları kaçırmamak için bir gecelik oda kapatmaya oteller pek sıcak bakmazlar. Gelen müşteriyi en az bir haftalık olarak bağlamak isterler. Bu defa hiç sorun etmedikleri gibi, daha önce yer bulunmayan Akyaka Otelleri tarifelerinden taviz vermeye de hazır olduklarını ima eder durumdalar. Akşam yemek için gittiğimiz lokanta deniz kenarında yaklaşık 50 masadan oluşan 200 kişilik büyük bir lokanta idi. Bir ara baktığımda bizim dışımızda iki masa daha doluydu. Yani 200 kişilik büyük bir lokantada 8-10 kişi ile geceyi kapatmak görünüyordu.
Sevgili okurlar burada amacım size kendi seyahatimi anlatmak değildir. Ekonomide nerelere geldiğimizi somut Akyaka örneği ile ifade etmeye çalışmaktır. Bir başka örnek olarak da yıllarca yazları geçirdiğimiz Bodrum’da iki yıllık pandemi çaresizliğinden sonra beklenen patlamanın şu an için yerini sessiz sedasız bir manzaraya terk etmesidir. Bugünlerde büyük alışveriş mağazalarında vezne kuyruğu nedeniyle alışveriş arabasını bırakıp çıktığımız, deniz kenarında oturacak yer olmadığı için ıslanmadan eve döndüğümüz günleri hatırlayınca bugünkü boşluğun ne demek olduğu daha net anlaşılmaktadır.
Ülkemizde hangi iktidar olursa olsun tavuk-yumurta örneği uygulandığı sürece hiçbir zaman Avrupa ülkesi olamayız. Yılbaşı öncesi asgari ücreti 4.253 TL oldu. Asgari ücreti yükselttik diye patır patır zam yapıldı. Sonra da vatandaş bu zamlar altında ezilmesin diye yıl ortasında tekrar asgari ücret ayarlaması yapmak sadece bizde görülmektedir. Bir ücrete, bir fiyatlara zam yaparsanız bunun önüne geçmek mümkün olamaz. Avrupa’da gelişmiş ülkelerde üç yıl önce aldığınız bir malın üç yıl sonra gittiğinizde fiyatını yine aynı görürüsünüz. Bizde ise yine kendimden bir örnek vereyim: Balkona sineklik yaptıracağım. Usta geldi ölçü aldı bir fiyat çıkardı. Altına da not düşmüş. ‘’Fiyatlarımız günlüktür. Bir gün sonraya kalırsa lütfen yeni fiyatı sorunuz!’ İşte böyle bir ülke olduk.
Kullanılmayan ya da kullanılamayan yollara, kullanılmayan Hava Meydanlarına, kullanılmayan uçaklara, kullanılmayan hastanelere para akıtmak yerine düzenli, istikrarlı ekonomik politikalar izlenerek bize imrenen Avrupa Ülkelerinin istikrarını yakaladığımız günlere ulaşmak dileğiyle…