İKİ KARPUZ HİKÂYESİ
Bugün size iki ayrı karpuz hikâyesi anlatacağım. Benzetmede hata olmasın. Kimse üstüne alınmasın bu tamamen bir hikâyedir. Herkes farklı şekilde dile getirir. Ben de anladığım doğrultuda anlatmaya çalışacağım.
Bir sokakta çok sinirli ve çok aksi bir adam yaşarmış. Vurduğu vurduk, kırdığı kırdık bir adammış. Bir gece sabaha karşı eve gelmiş. Gözünden uyku akıyormuş. Tam gözü dalmış, uyuyacağı sırada pencere önünde kiraz satan seyyarın ‘’kiraaaz!’’ diye bağırmasını duyup, fırlamış, kirazları tuttuğu gibi seyyarın münasip bir yerinden içine doldurmaya çalışmış. Bu sırada arkadan gelen şeftali satıcısını görmüş, aynı eylemi şeftali satan seyyara da uygulamış. Şeftali satan seyyar sürekli gülüyormuş buna da sinirlenen aksi adam: ‘’Sen manyak mısın? Ne gülüyorsun?’’ diye sormadan edememiş. Şeftali satan seyyar: ‘’Ben kendimle ilgili gülmüyorum. Arkamdan karpuzcu geliyor. Onun haline acıdığım için gülüyorum.’’ Demiş.
Uzun süre pandemi yaşadık. Halen de kurtulmuş sayılmayız. Ülkede kovit 19’a yakalanan sayısı açıklanırken, başhekim olduğu hastanesinde yatan hasta sayısından az rakam verildiğini gören doktorların durumunu düşünün. Yıllarca doktor olup ülkeme yararlı insan olacağım, çektiğim bu çilenin ekonomik karşılığını alacağım diye kendini feda ederken, beklentisinin karşılığını alamadığı için soluğu yurt dışında alan doktorlarımızın durumunu düşünün. Diğer taraftan idealist bir hukukçu olarak topluma şekil verme hayali kurarken, anayasa mahkemesi kararına uyulmadığı gibi, siyasi davalarda mahkeme mahkeme gezdirilerek sipariş usulü kararlar çıkaran sistemi gören hukukçuların halini gözünüzün önüne getirin. Çarpıklıklar o kadar çok ki sayfalara sığmaz. Biz tam doktorların ve hukukçuların bu bunalımlar içinde çırpınışını seyrederken: ‘’Faiz sebeptir. Enflasyon sonuçtur.’’ Formülünü duymak zorunda olan ekonomistlerin halini hiç düşünemedik. Yoksa hukuk katledilirken şeftali satan seyyar gibi ekonomistlerin durumunu düşünüp gülerdik. Ülke hemen her alanda ne hallere geldi…
Nasrettin Hoca eve gelirken yol üzerindeki karpuzcudan bir karpuz alır ve eve gelir gelmez karpuzu keser. Ortalığı alan kokudan mahallede durulmaz. Karpuz çürümüştür. Çok sinirlenen Hoca hemen pabucunu giyip yola koyulur. Yanındakiler merakla nereye gittiğini sorarlar. Hoca karpuzu satan adamı aramaya gittiğini söyler. Yanındakiler Hocayı sakinleştirmek için: ‘’Aman Hocam sakin ol. Olay çıkarma vs.’’ diyerek avutmaya çalışırlar. Hoca: ‘’Siz sakin olun. Ben adamı dövmeye gitmiyorum. Bu karpuzu kabuğunu kesmeden içine nasıl etmiş, öğrenmeye gidiyorum:’’ Ülkenin sağlık sisteminden, hukuk sistemine, ihale sisteminden eğitim sistemine, ahlak sisteminden, ekonomik sistemine bu hale nasıl getirildi? Hem de kabuğunu kesmeden gerçekten merak ediyorum.