TEHLİKE ÇOK BÜYÜK…
Altın madeni konusunda Fatsa halkının tepkisi var mı yok mu?
Aslında var.
Ama “yok” gibi görünüyor.
Bu nasıl oluyor peki?
Sanki bir avuç insan tepkiliymiş gibi görünüyor ama yapılan ankette madene yüzde 96 oranında tepki olduğu tespit edilmiş durumda…
Anketin karşılığı olarak tepkimizi de açıktan verebilsek, her şey çok daha kolay olacak aslında… Ama olmuyor. Olamıyor…
Geçen Cuma günü Ada Tv’de yaptığım Kıvılcım programına sn. Zeki Odabaş’ı davet ettim.
Fatsa Doğa ve Çevre Derneği Başkanı olarak…
Çok şey konuştuk.
Derneğin yapılanmasından tutun da, altın madeninin Fatsa’ya, bölgeye ve ülkeye hangi katkıları sağlayıp sağlamadığına kadar…
Derneğin kuruluş aşamasında “bilgisiz” ve “belgesiz” hiçbir açıklama yapmayacaklarına dair kesin karar aldıklarını söyledi Odabaş…
Buna göre ilk olarak bilim kurulu, hukuk kurulu ve halkla ilişkiler kurulunu oluşturarak sistemli bir çalışma düzeni sağlamışlar.
Bu sayede sadece ülke içinde değil, dünyada da açıklamalarına değer verilen bir dernek haline gelmişler.
Maden sahasının 42 noktasından numuneler alarak Kanada’ya laboratuvara gönderen dernek, tahlillerin sonuçlanmasıyla acı gerçeklerle yüz yüze gelmiş…
Özet olarak şöyle açıklanabilir:
Özellikle siyanürle altın ayrıştırma yöntemi, toprağı ve çevreyi birçok bakımdan olumsuz etkilemiş…
Ağır metallerin çevreyi ve canlıları nasıl tehdit ettiği raporda yer almış…
Odabaş, raporun son derece güvenilir ve bilimsel bir özelliğe sahip olduğunu ifade ediyor.
Öyle ki; hiçbir mahkemede bilirkişiye ihtiyaç duyulmuyor.
Sonra dernek olarak “Gelişmiş ülkelerde bu işler nasıl yürüyor?” sorusunun ardına düşmüşler.
Ve görmüşler ki; siyanür kullanmadan çıkarılan madenlerden elde edilen gelirler önce bir fonda toplanıyor, sonra da bölgeler ve insanlar arasındaki maddi dengesizlikleri ortadan kaldırmak için kullanılıyor.
Ve Zeki Odabaş soruyor: “Peki bizde nasıl kullanılıyor? Orası belli değil…”
Gerçekten de altın madeninin, Fatsa halkının refah düzeyine nasıl bir katkısı olduğunu gözlemlemek neredeyse imkânsız…
Şu anda maden sahasında 18 kişi çalışıyor ve ilgili firmanın devlete vereceği pay sadece yüzde 2…
Bu mudur refah payı?
Bunun için canımızdan ve toprağımızdan olmaya değer mi?
Firmanın devletle yaptığı taahhütten de söz ediyor Zeki Odabaş…
Buna göre yaklaşık 606 milyon dolar gelir elde edecek olan firmanın devlete ödeyeceği vergi dilimi yine yaklaşık 13 milyon dolar…
Yani yüzde 2…
Fındıktaki tehlikeye de işaret ediyor bu arada…
“Türkiye’deki fındığın yüzde onu bu bölgede üretiliyor. Bu oran yılda 250 milyon dolar gelir demektir. Ve maden sahasının 30 km çapındaki tarım arazisi tehdit altında… Bunu İtalyan iş insanı Ferroli de görüyor. O yüzden Fatsa’nın fındığını Avrupa’ya değil, Ortadoğu ülkelerine pazarlamaya çalışıyor. Böyle giderse yakın gelecekte Fatsa’nın fındığı ihraç edilemeyebilir. Birileri 606 milyon dolar kazanacak diye biz, yıllık 250 milyon dolar gelirden olamayız. Bunu kimse mantıkla, akılla izah edemez.”
İşte böyle diyor Odabaş…
Kim, ne zaman isterse kendisinden bilgi alabilir.
Ya da dileyen, kendisiyle yaptığım programı internet üzerinden izleyebilir.
Ordu’nun yüzde 74’ü, Fatsa’nın yüzde 96’sı maden sahasına açılmış durumda...
Bu bilgiyi aklımızın bir köşesinde tutmak zorundayız.
Zira gidişatımız hiç de iç açıcı değil…
Zaten araştırmalara göre bir anda hastalanıp terk-i diyar eylemeyeceğiz.
Ağır ağır, yavaş yavaş kanser illetine yakalanacağız.
Özellikle de yeni doğanlar…
Çernobil’den sonra Karadeniz’deki kanser vak’alarının artışını hatırlayın…
Hayatımız söz konusu… Tehlike çok büyük…
HOŞÇA KALIN