FATSA, EKONOMİK KRİZLE NASIL BAŞ EDEBİLİR?
Zor bir dönemden geçiyoruz.
Akaryakıta para yetiştirmek mümkün değil…
Dövizi zaten zaptedemiyoruz.
Haliyle iğneden ipliğe her şeyin fiyatı roketlenmiş durumda…
Geldiğimiz noktada anlıyoruz ki; tarımı-gıdayı yıllarca ihmal etmişiz.
Gidişatı gören, görmeyene durumu izah etmiş ama oralı bile olunmamış…
Bunca verimli topraklara rağmen hayvancılıkta da yaya kalmışız…
Yazıyı şişirmemek için yaya kaldığımız başka alanları yazamıyorum.
Diğer başlıklar, bir başka yazının konusu olabilir.
Elbette pandemi dönemi, ekonomik olarak bütün dünyada gözle görülür bir daralmaya neden oldu.
Yetmezmiş gibi kuzeyimizde baş gösteren savaş, ülkemizi de zora soktu.
Bir başka deyişle; komşuda çıkan yangının kıvılcımları, bizi birçok bakımdan olumsuz etkiledi.
Ayçiçek yağında, doğalgazda, buğdaylık unda olduğu gibi…
Siz buna turizmi de ekleyin.
Hiç şüphesiz böylesi olağanüstü bir döneme hazırlıksız yakalandık.
Savunma sanayiinde iyi bir noktaya geldiğimizi söylemek mümkün…
Daha da iyi olacağımıza inanıyorum.
Ama biz; bütün dikkatimizi bu alana yoğunlaştırırken, galiba en önemli savunma kalemlerinden biri olan tarımı unuttuk.
Elbette İHA’lar, SİHA’lar başta olmak üzere elde ettiğimiz ürünler, askeri alanda topraklarımızı savunmada hayati önem taşıyor.
Ama tarımın ihmal edildiği bir toplumda, o metallere “ekmek bandırarak” insanları doyuramazsın.
O yüzden; “Bütün dünyada kriz var. Biz ne yapalım?” bahanesi, kolaycılıktan öteye gitmiyor.
Ülkelerin; savaş, doğal afet gibi olağanüstü durumlar için çok önceden hazırlığı olmak zorundadır.
Nasıl ki; askeri alanda bu hazırlığı yapıyorsun, tarım ve gıda gibi stratejik önemi inkâr edilemeyecek alanlarda da hazırlığını yapacaksın.
Demem o ki; dünyada yaşanan tüm olumsuzlukların üzerine, biz de boş durmadık ve ciddi hatalar yaptık.
Yeni rakamlara göre bu gün dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 15 bin TL’yi bulmuş durumda…
Bir haneye bu kadar miktar girecek ki; ancak o zaman insani standartlarda yaşanabilsin.
Rakamların demagojisi, polemiği olmaz. Durum gayet net, ortada…
Fatsa olarak; içine düştüğümüz bu kritik durumdan, biz de nasibimizi alıyoruz kuşkusuz...
Fatsa’ya Ahde Vefa Derneği’nin bir üyesi ve yöneticisi sıfatıyla da durumu daha yakından görebiliyorum.
Devlet kurumlarının veya yerel yönetimin haberinin bile olmadığı o kadar yoksul aile var ki…
Bunun için bazı derneklerimiz ellerinden geleni yapmaya çalışsa da ne yazık ki; her yere yetişmeleri mümkün değil…
Sesini duyuramayan, belki çekinen ve bürokrasiyi aşamayan nice insanımız var.
Açık konuşalım: Fatsa’nın bunca ihtiyaç sahibi var da, zengini yok mu?
Elbette var. Ve bu zenginlerimizin, ellerinde olanı hasbelkader paylaşmaya hazır olduğunu düşünüyorum.
Birçoğunu yakinen tanıyor, biliyoruz.
Buna rağmen yoksul ailelerle onları buluşturamıyoruz.
Nedeni de organizasyon ve koordinasyon eksikliğinden başkası değil…
Gerçek anlamda ihtiyaç sahipleri bilinmiyor.
Oysa bu aileleri tespit etmek çok da zor olmamalı…
Kaymakamlık, belediye, STK’lar, odalar ve hatta siyasi partilerin bir araya geldiği bir komisyon kurulabilir.
Muhtarlar ve partilerin mahalle sorumluları, titiz bir liste oluşturabilir.
Bu sayede ayni ve nakdi ihtiyaçlar belirlenebilir.
Ortaya çıkacak miktar, zenginlerimiz tarafından çok rahat karşılanabilir.
Ve Fatsa bu zor günleri aynı rahatlıkla atlatabilir.
Ancak bunun için önce inanmak, sonra da kolları sıvamak gerekir. Ne dersiniz?
HOŞÇA KALIN