ACEMİ HUKUKÇU
Acemi doktor candan, acemi hukukçu maldan edermiş. İnsanların babaları ile ilgili yaptıkları bir yorum vardır. Tam hatırlamıyorum ama çocukluk yaşlarında: ‘’Babam çok şey biliyor, gençlik yaşlarında babam hiçbir şey bilmiyor, olgunluk çağında ise babam gerçekten çok şey biliyormuş’’. Şeklinde bir ifadedir bu.
Bizim zamanımızda hukuk fakültesi birinci sınıfta Roma Hukuku, Aile Hukuku, Anayasa Hukuku en önemli derslerimizdi. Birkaç ay derslere devam edip kısa kısa bir şeyler öğrendiğimizde hemen kendimizi hukukçu zanneder, her konuda fetva vermeye hazırlanırdık. Örneğin Roma Hukukunda: ‘’Condiksiyo Kausa data, kaousa non sekota ‘’ köleleri azat etmek için kullanılan ifadeler, ya da nişanın bozulması halinde alınan nişan hediyelerinin hangisi iade edilmelidir veya Anaya Hukukunda kişinin hak ve özgürlükleri, rahmetli Tarık Zafer Tunaya hocanın kişinin küçük dünyası tanımını hemen her ortamda dile getirmeye çalışarak biz neler biliyoruz neler demeye çalışırdık. İkinci sınıfta ceza ve idare hukukunu, üçüncü sınıfta maliye ve milletler hukukunu okudukça hiçbir şey bilmediğimizi anlamaya başlardık. Ya mezun olup staja başladığımızda felaket o zaman başlardı. Bir dava dilekçesi yazmak, bir ihtarname yazmak karanlık odada uzaktan zeytin saymak gibi bir şey olurdu.
Hukuk Fakültesi 2 veya 3. Sınıftayken Rahmetli Sıddık Bayraktaroğlu ile tanışmıştım. Babam beni geleceğin avukatı olarak tanıttığında jaç yıllık avukat olduğumu sormuş, hukuk fakültesinde öğrenci olduğumu söylediğimde : ‘’Ohooo senin avukat olman için uzun yola ihtiyacın var. En az 5 yıla avukat olarak çalışman gerekir ki avukat olasın.’’ Dediğinde bir hayli bozulmuştum. Yine stajımı yaparken Ağır Ceza stajımda mahkeme başkanının keşke beni önce mübaşir yapsalardı. Hiç değilse uygulamayı biraz öğrenirdim dediğini hatırlıyorum.
Bizim kuşak Fatsalıların çoğunun hatırlayacağını umuyorum Fatsa’da birkaç yıl ceza hakimliği yapmış sınıf arkadaşım rahmetli Ümit Kaptan, Fatsa’dan İstanbul Sultanahmet 9. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi olarak tayin olmuştu. Bütün sınıf arkadaşları (Hakim, Savcı ve avukatlar) olarak şaşırmıştık. Çünkü meslekte 9. Yılını dolduruyordu. Hakimlik ve savcılıkta göreve başladıktan 9 yıl sonra bile olsa İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illere gelmek pek mümkün olmuyordu. Gelen olursa da acaba torpili nerden diye düşündürüyordu. Gerçekten de İstanbul, Ankara ve İzmir gibi illerde yargıçlık savcılık yapmak tarif edilemez derecede zordur. Bu zorluğa karşın bu gün ne yapılmaktadır?
Buraya kadar anlattıklarım bundan sonra yazacaklarımın daha iyi anlatılması içindi. Bugün ilk görev yeri İstanbul olan yargıç ve savcı arkadaşların varlığından söz edilir olmuştur. Elbette içlerinde çok değerli, çalışkan kendilerini çok iyi yetiştirmiş olanların varlığını inkâr edemeyiz. Ama ben otomobile gayrımenku (Taşınmaz) diyene de rastladım, ara kararını taraf vekiline yazdırmak için ricada bulunan yargıca da rastladım.
Ne demişler? Acemi doktor candan, acemi hukukçu maldan eder. Taraf vekiline ara kararı yazdıran, arabaya taşınmaz diyen yargıçların olduğu bir ülkede adaletten bahsetmek ne derece doğrudur takdirlerinize sunuyorum.