LİDERLER TOPLANTISINDAN ÇIKANLAR
Ana muhalefet lideri dahil, 6 siyasi parti lideri bir araya gelerek 48 sayfalık bir parlamenter sisteme geçiş mutabakatı imzaladılar. İmzalanan 48 sayfalık metnin tamamını okuyup inceleme fırsatım olmadı. Şöyle bir özetlerine göz gezdirdim. Yaşadığımız bu günleri göz önüne aldığımızda tahayyül bile edemeyeceğimiz hususların olduğunu görmek beni ziyadesi ile mutlu etti. Daha ileri demokrasi olamaz mı? Elbette bundan da ilerisi olabilir. Ancak ülkemizin kültür düzeyi daha ilerisi için şu an itibarıyla yeterli değildir. Çünkü hala sokakta şiddet gören kadına yardım eden iyi niyetli insanların kocamdır döver diyen kadınlarla karşılaşmasına tanık oluyoruz. Sevdiği liderin bir yerlerinin kılı olmayı gurur sayanların yaşadığı bir ülkede olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Hal böyle olunca bu kadarını bile hazmedemeyenlerin olacağından eminim.
Çok sayıda maddeden her birinin bir kitap konusu olabilecek düzeyde olduğunu söylersem abartmış olmam. Bunlardan bir tanesi ve mesleki açıdan da yakın ilgimi çektiği için biraz detayına inmek istiyorum. HSK (Hakimler ve Savcılar Kurulu) yapısında yapılması düşünülen değişiklik… Son Anayasa değişikliği ile sözüm ona tabana yayılıyoruz ayağı ile bu kurumun akıl almaz bir siyasal organ haline getirildiğini daha önce yazmıştım. Daha önce HSYK (Yani Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) idi. Yükseğini kaldırdılar, güya daha mütevazı bir hava vermeye çalıştılar. Ancak HSK nın başkanı Adalet Bakanı, başkan yardımcısı eski adı ile Adalet Bakanlığı müsteşarı, şimdiki adı ile bakan yardımcısı, her daireye bir de başkan vekili seçiliyor. Söz sahibi adalet bakanı ve onun yardımcısı oluyor. Siyasi bir suçtan yargılanan şahıs için Adalet Bakanı HSK nın atama yapmakla yetkili dairesine vereceği bir sözlü talimat ile bile yargılamayı yapacak olan Ağır Ceza mahkemesinde dilediği hakimi görevlendirebiliyor. Görevlendirdiği bu hakim veya hakimlerle de kendinden olmayan, ya da kendisine karşı olanlara istediği cezayı verdirebiliyor. Tabi bizim ülkemizde böyle haksızlıkları görmek pek mümkün olmasa da böyle bir sistem demokrasilerde kabul edilebilir bir sistem olmuyor. Bu sisteme karşı olan İstanbul Barosu olarak daha 1978 li yıllarda Adalet Bakanının HSYK unda görev almasına karşı çıkmış, rahmetli Orhan Apaydın başkanlığında Galatasaray’daki Baro binasından Harbiye’deki İstanbul Radyosuna kadar protesto yürüyüşü yaptığımızı hatırlıyorum. Bu sistemi savunanların sığındığı liman ise bazı Avrupa ülkelerinin hala bu sistemi kullandığı örneği oluyor. Bilmiyorlar ki kötüden örnek olmaz. Eskiden muhalefette olan her siyasi parti muhalefette iken bu yanlışlığı eleştirir, iktidar olunca yaptığı eleştirileri unuturdu. İstanbul Barosunun tepki gösterdiği, yürüyüş yaptığı yıllarda iktidarda CHP vardı ve başbakan Rahmetli Bülent Ecevit idi.
Yaptığım incelemede bu defa daha iktidara gelmeden HSK dan adalet bakanı çıkarılıyor. Yine taktirle karşılanacak bir husus hakimler ile savcılar kurulunun ayrılmasıdır. Çünkü savcıların yaptığı görev biraz daha siyasidir. Yani Savcıların bağımsızlığı hemen bütün ülkelerde tartışma konusudur. Bu nedenle Hakimler Kurulu ile Savcılar Kurulunun ayrı olması da olumlu bir gelişmedir.