52. YIL
İlkokula başladığımız yıllarda sınıfın duvarına yapıştırılmış br çizelge vardı. Bu çizelgede tarihteki zamanlar öğretilmeye çalışılıyordu. Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Maden Devri sonrasında ise çağlar sıralanıyordu İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ şeklinde…. İçinde en kısa sürede tamamlananın dahi birkaç tane yüz yıl geçirdiğini görünce şaşkınlığımızı gizleyemiyorduk. Yüz yılı tahayyül etmek bile akıllarımızı durduruyordu. Ama biz geçtiğimiz hafta içinde Fatsa Güneş Gazetesinin yarım yüz yılı geçen 52. Kuruluş yıl dönümünü kutladık. Fatsa’da elektriğin jeneratörle sağlandığı, köylere sadece atlarla ve katırlarla taşıma yapıldığı günlerde başlayan yayın hayatı dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik buhranları da atlatarak var olmuştur. Gerçekten gerek kurucu ve imtiyaz sahipleri ve gerekse yazar ve çalışanları ahirete intikal etmiş olsa bile arkadan gelen genç neslin azim ve inancı bu yarım asırdan fazla süre ayakta kalabilmenin tek nedenidir. Umarım yüz yılını da tamamladığını görenler olur.
Benim tanışmama ve mazime gelince: İlkyazımı yazdığımdan bu yana 45 yıl geçmiştir. İlkyazımı Rahmetli Nazmiye Komitoğlu Hocamızın belediye başkanlığı döneminde yazmıştım. Bir kısım belediye çalışanının mesai saatlerinde denize girdiğini tespit edip eleştirel bir yazı yazarak başlamıştım. Yaklaşık 15 yıl kadar yerel konularda bir aksaklık tespit ettiğimde yazıyordum. Her sayısına yazı yetiştireceğim diye bir sıkıntım yoktu. 1991 yılında gazetenin kurucusu Hikmet Altıntaş’ın ani vefatı ile neşir hayatı konusunda bir tereddüt yaşanmıştı. Bu tereddütü bertaraf etmek adına her sayıya yazı yetiştirme sözü verdiğim için son 31 yıl boyunca hiç aksatmadan hemen her sayısına yazıyorum. Hem de büyük bir keyifle ve hiç yorulmadan ve becerebildiğim kadarıyla da her yazımda bir mesaj vermeye çalışarak. Geriye doğru baktığımızda gazetenin kocaman 52 yılı, benim de 31 yılım böylece gelmiş geçmiş oldu. Umarım önümüzdeki yıllarda da Güneş yayın hayatına bizler de yazı yazmaya devam ederiz.
EKONOMİNİN GÖSTERGESİ
Gazetenin 52. Yılı kutlamalarına katılmak üzere 4 günlük bir Fatsa özlem giderme seyahatim oldu. Ordu-Giresun Hava Alanı açıldığından buyana böyle bir sessizlik, böyle bir durgunluk görmedim. Bir zamanlar yer bulunamazken geldiğim uçağın nerdeyse yarısı boştu. Üçlü koltukta tek başıma oturdum. Dönüşte ise bizi almaya gelen uçaktan çıkan yolcuları saydım. 180 kişilik uçaktan 118 kişi indi. Yine üçte biri boş. Hava alanı binasında tek bir kafeterya kalmış. Ne gazete bayii, ne ihtiyaç giderecek atıştırmalık alınacak yer kalmamış. Yani ilk açıldığı günlerdeki hareketlilik yerine yokluğa ve sessizliğe bırakmış. Sabiha Göçen Hava Alanının da hiç farkı yok. Giriş kapısının önünde iki sıra park etmiş yolcu bekleyen araç sahipleri ile yolu açmaya çalışan Trafik Polislerinin sürtüşmesini göremiyorsunuz. Nerdeyse birinci sıraların bile tamamı boş durumda. Bu bir eleştiri yazısı değil, tespit yazısıdır. Ama ne yazık ki üzülerek gördüğüm bir gerçektir. Sadece paylaşmak istedim.