UMUTSUZLUK YAYMAK ÜLKE MENFATİNE OLAMAZ…
Geçen hafta “Böyle Siyaset Olmaz” demiştik…
Bu hafta olayın bir başka boyutunu incelemeye alacağız.
İnternette yayınlanan “Sokak Röportajlarını” izleyenleriniz vardır.
Bu formatta taraflı tarafsız bir yığın yayın var.
Sokağın nabzını tutma adına kendimce önemli bulurum bu yayınları…
“Nankörsünüz!” diyenden tutun da “Halinize şükredin be!” diye efelenenden geçilmiyor.
Doğrusu işin bu kısmını çok da önemsemiyorum.
Şık değilse de bir noktaya kadar buna benzer çıkışları olağan karşılamak mümkün…
Ancak tartışmanın en hararetli yerinde şu soru ortaya atılıyor:
“İktidar partisinden başka kime gideceksin? Oy verilecek parti mi var?”
İkinci kalıp ifade de şu:
“Bu hükumet giderse bu günleri çok ararsınız?”
İşte bu iki soru, hangi sıkıntılı kavşakta olduğumuzu göstermesi bakımından hayati önem taşıyor.
Üzücü olan da bu bakış açısından medet umulması…
Oysa demokrasi rejiminde böylesi bir tıkanmaya ve düğümlenmeye mahal yoktur.
Beğen ya da beğenme…
Bu ülkede başka partiler de var.
Anayasadan doğan haklarıyla birlikte, siyasi rekabet yöntemiyle ülkenin yönetimine talip olabilirler. Ki; olmaktadırlar.
Aldıkları oyun yüzdesi kaç olursa olsun, o partilere umut bağlayan milyonları düşündüğünüzde, bu gerçeği “yok” sayamazsınız.
Zaten; “Siyasi rekabet”, rejimi yıpratacak boyuta geldiyse, o artık “siyasi rekabet” değildir.
Bunun adı olsa olsa “vahşi siyasettir.”
Yukarıdaki soruları soranlar, başka bir iktidar döneminde bu günlerin mumla aranacağını nereden biliyor?
Haklı çıkma ihtimalleri var mıdır?
Vardır elbette...
Fakat nasıl ve hangi gerekçeyle bu kadar emin olabiliyorlar?
Muhalefeti olduğu gibi iktidarı da beğenir veya beğenmezsiniz.
Unutulan şu:
Bireylerin ya da kitlelerin, iktidarı başarısız bulma ve beğenmeme hakları vardır.
Bu hakları sen, ben veya filanca makam vermeyecek.
Buna kimsenin salahiyeti ve hakkı yoktur. Haddi de değildir.
Söz konusu haklar, yasalar tarafından zaten vatandaşa verilmiştir.
O yüzden “Bundan gayrı adres yok” yaklaşımının, hiçbir anlamı olmadığı gibi önemi de yoktur.
Buna rağmen bu arızalı söylemin sıklıkla telaffuz edilmesi ve psikolojik bir ablukaya dönüşmesi tehlikelidir.
İnsanların elinden umudu da aldığınızda geriye ne kalır ki?
Ülke üzerinde son derece anlamsız bir umutsuzluk havasının estirilmesi, bu güzelim ülkeye yapılmış en büyük kötülüktür.
Eğer iktidar partisi başarılıysa ve hizmetleri beğenildiyse yeniden hükumeti kurma görevini alacaktır.
Ama o aşamaya centilmence ve medenice varmak gerekir.
Kural dışı yollardan ve etikten mahrum bel altı vuruşlardan gelecek galibiyetin o partiyi mutlu edeceği muhakkaktır.
Fakat ülkenin bu anlayıştan hayır göremeyeceği de muhakkaktır.
Seçimler gelir, seçimler geçer.
İktidarlar gider, iktidarlar gelir.
Demokrasi çarkının olağan işleyişi budur.
Bir seçimi kazanmak da, kaybetmek de dünyanın sonu değildir.
Oysa bu milletin umudunu ve seçeneğini elinden almaya çalışmak, telafisi çok zor sonuçlar doğurabilir.
Vatandaş üzerinde umutsuzluk havası estirmekten vaz geçin…
HOŞÇA KALIN