BÖYLE SİYASET OLMAZ
Kişisel anlamda hiç kimsenin siyasi tercihlerine karışılamaz.
Anayasal hakları göz önüne aldığımızda bu zaten mümkün değildir.
İnsanlar; sana, bana aykırı düşen tercihlerde bulunabilir.
Bulunmalıdır.
Halen demokrasinin ne olduğunu bilmeyen, buna rağmen çok da gerekmediğini düşünen milyonlar olsa da, şükür ki; anayasa her bireye bu hakkı tanımış durumda…
Farklı düşünenlerin düşüncesini rahatça ifade edebilmesi için sana da, bana da görev düşüyor aslında...
Aksi halde demokrasiyi ara ki bulasın…
Bu gerçeklerden yola çıkarak sorgulamaya başlayalım.
Yalandan da olsa; “Senin düşüncelerine saygı duyuyorum” diyebiliyoruz.
Nasıl olsa dilin kemiği yok.
Ama bunu kalbimizle tasdik edebiliyor muyuz?
Tabi ki edemiyoruz. Etmiyoruz.
Deyim yerindeyse karşıt görüşlü birini “bir kaşık suda boğmak” istiyoruz.
Demokrasinin “tahammül” rejimi olduğunu unutmayanımız çok azdır.
Mümkünse bunu unutmayanların elini öpün bence…
Çünki böylesi “olgun” kişiliklere o kadar çok ihtiyacımız var ki…
Yaşadığımız siyasi atmosfere bakınca içimizin kararmaması mümkün değil…
Neden?
Küfür, hakaret, tehdit üçgeninde debelenip duruyoruz da ondan…
Ayrıca bu üçgeni yalnız bırakmamak için müthiş çabalarımız da var.
Mesela yalan gibi, şantaj gibi, suistimaller gibi…
İtibar suikastı da cabası…
Neden yapılır ki bu?
Üç oy daha fazla alabilmek için elbette…
Peki; bunun daha medeni yöntemleri yok mudur?
Vardır.
İşte biz o yöntemleri unuttuk…
“Kodum mu oturturum!” siyasetini ezberledik ve oradan yürüyüp gidiyoruz.
İyi de; “Gittiğimiz yol nereye çıkar?” diye düşünmedik ki…
Hiç dikkat ettiniz mi?
Herkes kendi çöplüğünden “üfürüp” duruyor.
Kendi medyasından…
Kendi meclis grubundan…
Kendi parti binasından…
Kendi internet sitesinden…
Düşünce üzerine değil, “atışma” üzerine kurulu siyasi bir düzen var bu gün Türkiye’de…
Şakşakçıların doluştuğu bir salonda ben bile konuşurum.
Siz, hayli hayli konuşursunuz(!)
Hüner değil ki bu…
Ekrana çıkıp mümkünse canlı yayında karşıt görüşlü biriyle tartışabiliyor musun?
Sadece kendi medyandan değil, karşı mahalleden gazetecileri de karşına alıp gelecek sorulara cevap verebiliyor musun?
İşte; “er meydanı” dedikleri budur.
İki karşıt görüş kora kor tartışacak ki; vatandaş sağlıklı bir tercih yapabilsin.
Fakat ne yazık ki; ya özgüven eksikliğinden, ya da siyasi kaygılardan dolayı bu tartışmalar yapılamıyor.
Olan, yine vatandaşa oluyor.
Sonra da taraflar birbirini “bilgi kirliliği” (dezenformasyon) yapmakla suçluyor.
Velhasıl; birçok vatandaş gibi siyasetin usulünden de, üslubundan da şikâyetçiyim. Böyle siyaset olmaz. HOŞÇAKALIN.