DÜŞÜN ENES’LERİN YAKASINDAN…
Enes Kara, Türkiye’nin kapkara tablosunu yüzümüze vurmuştur.
Nasıl insan yetiştiremediğimizin inkâr edilemez sicilidir Enes Kara…
O artık; insana değil ama insandan başka her şeye değer verdiğimiz gerçeğinin tartışılmaz sembolüdür.
Henüz 19 yaşındaki gencecik çocuk, haykıra haykıra “Yanlış yapıyorsunuz” diyerek yaşamına son verdi.
Belli çevrelere ait özel yurtlarda genç neslin nasıl heba edildiğini anlama vaktidir.
Hangi tepkiyi verirlerse versinler; artık şu soruyu sormanın zamanı gelmiştir:
“Üzerinize vazife olmadığı halde insanlara dinini siz mi öğreteceksiniz?”
“Yoksa din öğretme üzerinden her türlü çıkarın peşinde mi koşacaksınız?”
O çocuk, yaşamı pahasına nasıl çığlıklarla haykırdıysa, bu iki sorunun da artık en yüksek perdeden sorulması şart olmuştur.
Düşün Enes’lerin yakasından…
Çıkın bu çocukların hayatından…
Rahat bırakın bu insanları…
Kırk-elli yıldır hiçbir işe yaramayan amaçlarınıza alet ettiğiniz yeter!
Bu işlerden zerre kadar anladığınız yok.
Bunu kabul edin artık…
Ne pedagoji, ne psikoloji, ne sosyoloji, ne kültür, ne sanat…
Bu alanlardan biraz anlasaydınız, işler bu hale gelmeyecekti belki de...
İnsanların bu dünyasını karartarak cenneti garanti edemezsiniz.
Her iki dünyada da insanların tercih ve kararlarını rahat bırakın…
Buna hakkınız yok çünki…
Kendi cennetinizi garantilediniz mi ki; o masum insanların cenneti için telaşa kapıldınız?
Uygarlığın yolunu kapatarak vereceğiniz hiçbir eğitim, hiç kimseye fayda sağlamayacaktır.
Dolayısıyla yaptığınız her neyse, ülkeyi karanlığa götürmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Eğitimi ve eğitim gören öğrenciyi sizin elinize düşürecek kadar yalpalayan sistemi de unutamayız elbet…
Bu çocukların kimi ailesinin isteğiyle, çoğu da mecburiyetten bu yurtlarda kalıyorsa, oturup düşünmek lazımdır.
Bütün şehirlerine üniversite kurulan bir ülkede, öğrencinin kalacağı yurtlar neden sınırlı?
Üniversite binaları yapılabiliyor da, yurt binaları neden yapılamıyor?
Özel ve kamu binalarının artık betonlaşmaya vardığı ve hatta şehirlerde estetik diye bir şey bırakmadığı bir zaman diliminde bu çocuklar için yeterli yurt binaları neden yok?
Hangi akıl tutulmasının ve vizyon yoksunluğunun sonucudur bu?
Görmüyor musunuz?
En kolay ve en basit işlerin yolunda gitmemesi nedeniyle bir nesil heba oluyor.
Amacın ve hedefin ne olduğunu anlamak gerçekten güç…
Bu ülkenin insanı Avrupa’ya gittiğinde destanlar yazıyor.
Covit belasına karşı bulduğu aşıyla bütün dünyaya damgasını vuruyor.
Ama ülke içindeki vatandaşımız benzer başarıları gösteremiyor.
Neden acaba?
Yeşeren her fidanımızın başını kestiğimiz için olabilir mi?
“İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın” özdeyişi bizim kültürümüze aittir.
Ama gelgelelim bunun gereğini elin oğlu yapıyor.
Üzülmemek, kahrolmamak elde değil…
Canımız ne kadar acırsa acısın her gerçekte olduğu gibi bu olayı da konuşmak zorundayız.
“Konuşmuyoruz” diye yaşanan acılar son bulmayacak…
Bu sarhoşluğu, bu hoyrat tavrı bırakalım artık.
Daha doğrusu Enes’lerin yakasını bırakın artık…
HOŞÇA KALIN