KIYMETİ BİLİNMEYEN ÜLKE
Cumartesi akşamı eski baro başkanımızın oğlunun düğününe gitmiştik. Nakkaştepe’de bir restoranın açık kesiminde yapılıyordu. Masada bulunan başka bir avukat arkadaşımla kalkıp, bahçenin biraz uç kesimine manzara izlemeye geçtik. Işıkları rengarenk yanıp sönen Boğaziçi Köprüsü, Boğazın iki yanında hala direnen küçücük kalmış korular, bir tarafta Karadeniz’e kadar uzanan gerdanlık görünümlü Boğaz, diğer tarafta ışıklandırılmış Topkapı Sarayı, insanı kendinden geçiriyordu.
Gezmeyi seven bir aileyiz. Pandemi öncesi en az yılda bir kez yurt dışı turumuz olur, birkaç ülkenin görülmeye değer yerlerini gezerdik. Bu arada Japonya’dan Şili’ye, Finlandiya’dan Güney Afrika’ya çok sayıda ülkenin gezilecek, görmeye değer yerlerini gezdik ve de gördük. Yanımda birlikte manzara izlediğimiz Harun Tavşancıl arkadaşım ise bizden de çok gezen bir dosttur. Dayanamayıp Harun’a sordum: Ben dünyada yüze yakın ülkenin görülecek yerlerini gördüm ülkemizdeki şuan seyrettiğim bir manzara göremedim. Sen benden de fazla gezen bir kişi olarak şuan seyrettiğimiz manzaranın üstüne bir manzara gördün mü? Maalesef Harun da yukarda tarif ettiğim böyle bir manzara görmemiş.
Yıllar önce Litvanya, Letonya ve Estonya turuna çıkmıştık. Ben Sovyetler Birliğinden ayrılan bu ülkelerde Romanya, Bulgaristan gibi kırık-dökük binalar, çöp ve pislik göreceğimi sanıyordum. Pırıl pırıl temiz, her tarafı ormanlarla kaplı yem yeşil ülkeler gördük. Ancak ilgi çekici farklı bir manzara veya tarihi bir yapı görmek mümkün değildi. Estonya’nın başkenti Tallin’de tarihi bir yer diye götürüldüğümüz tepede bir geyiğin yüksekten atlayıp ölmeden dört ayaküstüne düştüğünü bunun tarihi bir olay olduğunu söylediklerinde tüm katılımcılar olarak çok gülmüştük. Turist çekmek için bir şeyler yaratmaya çalışırken ne komik duruma düştüklerini konuşuyorduk.
Maldiv Adalarında suyun rengi ve kumun suya verdiği görüntüyü gözünüzün önüne getirin. Su mıknatıs gibi sizi içine çeker. Ancak kıyıya kadar gelen köpek balıklarından kaçarken birbirinizi ezersiniz. Bizzat yaşadık. Ülkemizin mavi sularına kendinizi bıraktığınızda ne bir korku ne de bir kuşku duymazsınız. Bu da ülkemizin kıymetinin bilinmediğini gösteren bir durumdur.
Güzel ülkemde ne uydurma geyik hikayesine gerek vardır, ne de köpek balığı korkusundan kaçışmaya… Yeter ki kıymetini bilelim. Sadece turizm ile ilgili de değil. Marsilya’da kahvaltılık bakarken çok sevdiğim incir paketine elimi attığımda paketin üzerinde Türkçe olarak Aydın ilimizde hazırlandığını görünce tarım konusunda da ülkenin kıymetini bilmediğimizin farkına varıyorum. Dünyada hangi mutfakta olursa olsun fındığın tek hakimi olduğumuz zaten tartışılmaz. İtalya ve İspanya gibi bizim dışımızdaki fındık üreticileri kendi üretimini hemen hemen kendileri tükettiğinden, dünya hakimi oluşumuzu dikkate aldığımızda da ülkemizin kıymetini bilmediğimizi bir kez daha anlıyoruz.