BULDUKÇA BUNAYANLAR!
Afganistan’da asıl özgürlük mücadelesi şimdi Afgan emekçileri ve kadınları tarafından verilecek. Türkiye’de verildiği gibi… Türkiye emekçilerinin Afganistan’daki dostları Taliban ve benzerleri değil, mücadele eden ve bundan sonra edeceğine kuşku olmayan Afgan emekçileri ve kadınlarıdır.
Afgan Kadınları, “Bağımsız olduk ya bu yeter. Bundan sonrası gereksiz. Buldukça bunamayalım!” demiyorlar. Demezler. Özgürleşmeye ihtiyacı olan hiçbir sınıf ve zümre de bunu demez.
Özgürlük her sınıf için kendi amaçlarını ifade eden bir kavramdır.
İşbirlikçi burjuvazi, yabancı şirketlerle ülkeyi sömürürken kendini çok özgür sayar. Bu özgürlüğün karşılığı bütün milli sınıfların köleliği demektir.
Millî burjuvazi, işbirlikçileri yenip, yabancıları ülkeden çıkardıktan sonra iktidara el koyarsa özgürleşir. Ancak bu iktidar bir diktatörlük haline dönüşürse küçük burjuvazi ve işçiler, hava alır. Bağımsızlık savaşında görev alanların bir kısmı suyun başına geçerken Kartallı Kâzım, savaştan önceki bahçıvanlık işine döner… Emekçilerin özgürleşmesi için yabancı sömürücülerin ülkeden kovulması, işbirlikçi burjuvazinin baskı altına alınması, millî burjuva diktatörlüğünün alt edilmesi, yerine bir halk cumhuriyeti kurulması gerekir. Demokrasinin asıl anlamı da budur.
“BULDUKÇA BUNAMAYIN!”
Türkiye halkı bu yollardan geçmektedir. Yolun yarısını almıştır. Diğer yarısını da almak için uğraşıp durmaktadır. Türkiye bir burjuva devriminden geçmiştir. Onu bile tamamlayamamıştır. Burjuvazi, söz, örgütlenme hakkı ve iktidar isteyen emekçilere “Devrimi yaptık ya, daha ne istiyorsunuz? Buldukça bunuyorsunuz” demektedir. Ülkede burjuvaziyi temsil edenler, ancak sonradan yeni tipte bir muhafazakâr burjuvazinin iktidarı ele geçirmesiyle muhalefete düşmüş olmakla birlikte, iktidarı tek başına ele geçirebileceğini sanmaktadır. Kürtlere ve emekçilere sırtını dönmektedir. Daha fazla demokrasi ve özgürlük isteyenlere Kurtuluş Savaşı’nı ve Laik Devrimleri göstererek “Yetmez mi? Daha ne istiyorsunuz?” demektedir. “Devrimse yapıldı. Bundan iyisi can sağlığı!”
Yabancı işgalinde bir ülkede demokrasinin olamayacağı açıktır. Ama bağımsızlığına kavuşmuş bir ülkede demokrasinin gerçekleşemeyebileceğini gösteren çok örnek vardır. Bu, bağımsızlık savaşının hangi sınıf önderliğinde yapıldığına bağlıdır. Arap ülkelerinin çoğu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlıklarına kavuştular ama bu ilkelerde halkın iktidar yüzü görmediği açık. Çin bağımsızlık Savaşı ise emekçilerin ve onların ideolojisinin önderliğinde verildi. Çin, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesini bitlikte yürüttü ve kazandı.
“HER ŞEYDE ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ!”
Fotoğraftaki pankarta bakın. 1967’de Beyceli köylülerinin yol için yaptıkları yürüyüşte taşıdığı pankartlardan biridir. Onlara önderlik eden sosyalistler tarafından yazılmıştır ama köylüler bunu severek taşımışlardır.
Öyle ya, İstanbul’a Asma Köprü yapılıyor, biz neden bu çamurlu, tekerlek izi olmayan yollarda ömür tüketiyoruz?
Biz neden doktora bile gidemiyoruz?
Bizim çocuklarımız için neden okul yok?
“Her şeyde eşitlik istiyoruz”un o zamanki ve köylü için anlamı budur. Doğrusu da budur. Eşitlikten murat, hepimizin gözü yeşil olsun, aynı boyda olalım, hepimiz çiftçi olalım değildir.
Uzunca bir süredir, bizim mahalledeki arkadaşlarla kavgamızın nedeni de budur. Mealen “Devrim yapıldı, bitti, daha ne istiyorsun? Ne doymaz gözün varmış” demeye getiriyorlar. Evet, gözümüz ancak bir halk iktidarıyla doyacaktır. Bunu umur etmeyen arkadaşlar, eğer yeniden iktidara gelirlerse onu yeniden büyük burjuvaziye kaptıracaklardır. Emekçilerin büyük, yenilmez gücünü harekete geçirmeden yapılacak devrim yarım kalmaya mahkûmdur. Yaşanmışlığı vardır…
“KEDİNİN YUĞRUĞU SAMANLIĞA KADARDIR”
Yirminci Yüzyıla gelirken ülkede millî burjuvazi filizlenmeye başladı. Bu sınıf İttihat ve Terakki Partisi altında toplanarak işbirlikçi burjuvazi ve feodalleri devirerek iktidarı ele aldı. Fakat onların devrimcilikleri iktidara gelinceye kadardı. Çok geçmeden halk üzerinde sıkı bir baskı politikası uygulamaya başladılar. Daha çok Alman sermayesinin ortakları haline geldiler. Almanların stratejilerine uygun olarak ülkeyi savaşa soktular, bu savaş içinde azınlıkların malları ve mülklerine el koyarak, karaborsa yaratarak hızla zenginleştiler. Türkiye’de ilk burjuva sınıfı bu yollarla oluştu.
Savaş sona erip de İngilizci işbirlikçiler iktidara el koyunca, İttihat ve Terakki’nin alt katmanlarında görev almış burjuva ve bürokratlarla bunlara katılan Anadolu’nun millî burjuvazisi toparlanarak bağımsızlık savaşına önderlik etti. En sıkışık olunduğu bir dönemde bu kadro, Bolşevik olmayı bile düşündü, halkçılık programı gibi metinler ortaya koydu fakat Bolşevik olmadan da Savaşı kazanabileceğini görünce bu programlardan vazgeçti ve halkı iktidar ortağı yapmayı reddetti. Onların örgütlerini yasakladı. Anamdan sık duyduğum bir deyimle “Kedinin yuğruğu samanlığa kadardır.” Burjuvazinin özgürlük aşkı, iktidarı ele geçirince sona erer.
AFGAN DOSTLARIMIZ KİMLERDİR?
Afganistan’da şimdi Taliban örgütünü oluşturan mollalar (feodalizm kalıntıları) alabildiğine özgürdür. Afgan burjuvazisi bile değil. Afgan emekçileri ve kadınları hiç değil. Afganistan’da özgürlük mücadelesi asıl şimdi onlar tarafından verilecek. Türkiye’de verildiği gibi… Türkiye emekçilerinin Afganistan’daki dostları Taliban ve benzerleri değil, mücadele eden ve bundan sonra edeceğine kuşku olmayan Afgan emekçileri ve kadınlarıdır.