KALEM KAĞIT
Kalem kağıda varmıyor. Kağıt mürekkebe uzanmıyor. Yazılmaya utanıyor kelimeler. Mahcup, mahzun bir köşede saklanmış tüm cümleler…
1 Temmuz itibariyle Türkiye Cumhurbaşkanı’nın kararıyla İstanbul Sözleşmesinden çekildi.
Başta muhalefet olmak üzere, kadın kuruluşları protestolar düzenlerken CHP, kararın durdurulması için yargı yoluna gitti. Kararın durdurulması için Danıştay'a başvuru yapıldı. Danıştay, kararın yürürlüğe girmesinden bir gün önce söz konusu talebi reddettiğini açıkladı. Oy çokluğu ile alınan kararda, sözleşmenin 80. Maddesinin yürütme organına yani Cumhurbaşkanına fesih yetkisi verdiği vurgulandı.
Anayasa’nın 104. maddesine göre, uluslararası antlaşmaları onaylama yetkisinin cumhurbaşkanına ait olduğu belirtilen kararda, “Cumhurbaşkanı değişen ve yeni koşullar itibarıyla anlaşmanın onaylanmasını erteleyebileceği gibi onaylamaktan tamamen de vazgeçebilecektir.” denildi.
Oysa İstanbul Sözleşmesi, hem özel alandaki hem kamusal alandaki şiddeti yasaklamaktadır. Madde 3/a uyarınca, “kadına yönelik şiddetten”, ister kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri anlaşılacaktır. Madde 4/1 uyarınca, Taraf devletler, gerek kamusal gerekse özel alanda tüm bireylerin özellikle de kadınların şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını sağlamak ve korumak için gerekli olan hukuki ve diğer önlemleri alacaklardır. Dolayısıyla Sözleşme, yalnızca ev içindeki (genellikle eş veya partnerler veya ebeveyn ve çocuklar gibi farklı kuşaklar arasında meydana gelen) kadınlara yönelik şiddeti değil, aynı zamanda kamusal alandaki (örneğin aynı evi paylaşmasa bile eski eşin veya partnerin kamusal alanda yönelttiği) şiddeti, işyerleri, okullar, karakollar, hapishaneler vb. kurumlardaki kadınlara yönelik şiddeti de yasaklamaktadır.
Sözleşme, “toplumsal cinsiyete dayalı” ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir.
Sözleşme’de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şiddet biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanmıştır.
Sözleşme, Taraf devletlerden, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş olan güç durumdaki kadınların özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını talep etmektedir.
Şimdi sormak gerekiyor, şiddetin bu denli kol gezdiği, her bireyi bu denli etkilediği ülkemizde, sözleşmeden çekilmek neye fayda sağlamakta ve kimi mutlu etmektedir. Kadınları mutlu etmeyeceği kesin, çocukları da etmeyecek, peki kime yarayacak….