EŞKIYA
Eşkıyalığın çok eski bir geçmişi var. Yol kesici demek. Devlet otoritesinin zaafa uğradığı dönemlerde, eşkıya yol keser, insanları soyar, haraç alır. Köyler basar. Eşkıyalığın bir adı da çeteciliktir.
Sözlü ve yazılı edebiyatımız, eşkıya hikâyeleriyle doludur. Onlar için korkutucu şeyler anlatılmış, İnce Memed ve Hekimoğlu gibi kimileri için ise romanlar yazılmış, türküler bestelenmiştir.
Eşkıya, tek başına hareket etmez. Yanında silahları adamları vardır. İstediğini alması için adamlarından biriyle selam göndermesi yeter!
Kendilerini güvene almak isteyenler eşkıya ile iyi geçinmeye bakar. Hatta dokunulmazlık kazanmak için eşkıya besleyenler bile vardır.
Eşkıya kanun dışıdır. Onun kendi koyduğu kurallar vardır. Başlıca kuralı zor kullanmak, korku yaratmak, yaralamak ve öldürmektir. Eşkıya ile başa çıkamayan devlet sık sık af çıkararak onu “düze indirmenin” yolunu arardı. Osmanlı, başa çıkamadığı eşkıyaya valilik bile verirdi! Osmanlı döneminde eşkıya korkusu nedeniyle köyler boşalmıştır.
Devletin hizmete aldığı eşkıya arasında Çerkez Ethem, Topal Osman, Demirci Mehmet Efe gibi kişiler vardır. Yararlı işler de görmüşlerdir ama eski huylarını da elden bırakmamışlardır. Bu nedenle sonları hiç iyi olmamıştır. Su testileri suyolunda kırılmıştır! “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” sözüyle bu gibi kişiler kast ediliyorsa da eşkıya çeşitli mekanizmalar kullanarak hükümran olabilir ve uzun süre de hükümdar olabilir. Fakat sonunda insanlığın lanetine uğradıkları ve uğrayacakları da kesindir.
Devlet üstesinden gelemediği işler için eşkıyaya başvurur. Onu devletin hizmetine alır. Açıktan veya gizlice ona yetkiler verir. Bunun modern Türkiye’deki adı kontrgerilladır, özel örgüttür. Kendilerine kahramanlık payeleri de verilir. “Kurşun yiyen de kurşun sıkan da birdir” denilir.
Türkiye gibi bağımlı ülkelerde ülkeyi yönetmek için iki tür kural uygulanır. Birisi anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik, genelge gibi araçlardır. Diğeri dışarıya bağımlılığın sürmesi için emperyalist merkezlerde kararlaştırılmış devlete bağlı yeraltı örgütüdür. Bunların giderleri örtülü ödenekten karşılanır. Yaptıkları devlet sırrıdır. Katlettikleri, faili meçhuller serisine girer. Savcılar dava açamaz. Analar yıllarca evlatlarımızın kemiklerini bari teslim edin diye sızlansa da nafiledir! Davalar zaman aşımına uğratılarak üzerine bir sünger çekilir.
Son günlerde yeniden halkın gündemine oturan, televizyon programlarının en heyecanlı konusu haline gelen eşkıyalık türü, devletle iş tutmuş eşkıyalıktır. Eski hikâyelerin yeni versiyonudur. Devletin kullandığı eşkıyadan biri hapisten çıkarılmıştır ve el üstünde tutulmaktadır. Diğerinin ise kullanılma miadı dolmuştur ve içeri atılacaktır. Anlaşılan Devlet iki eşkıyaya dar gelmektedir! İçeri atılmak istenen eşkıya buna fena halde içerlemiştir ve eski dostlarının suçlarını kıyısından bucağından ortaya sermektedir. Olumlu karşılık bulamazsa gemileri tamamen yakmak üzeredir.
Bazı safdiller “Savcılar nerede, savcılar niçin harekete geçmiyor?” diye söylenmektedir. Sanki “Savcılık” diye hükümetten ayrı ve kudret sahibi bir kurum varmış gibi. Savcılar, verse verse hükümet emredince, hükümeti temize çıkaran soruşturmalar açabilirler. Yargı birçok sistemde hükümetlerin dolaylı olarak emrindedirler. Türkiye’de ise Tek Adam rejiminin yürürlüğe girmesinden beri doğrudan bir kişinin işaretine göre hareket etmektedir. Bu nedenle eşkıyadan ve onu kullanan, onunla işbirliği yapanlardan hesap sormak için siyaseten güçlü olmak gerekir.
Dikkat çekicidir: Eşkıyanın da bir siyasi söylemi vardır. Günümüzde eşkıya basit bir yol kesici değildir. O, Türklük, Türk milliyetçiliği, Turan gibi davaların peşinde olduğunu ilan etmektedir. Bu ve benzer kavramlara sarılmasının nedeni, ancak bunlarla devletin derinlerinde kendisini korumaya aldırmaktır. Eşkıya, bu nedenle barışçıların oluk oluk kanlarını akıtacağını ve bu kanda banyo yapacağını ilan etmiştir. O, vampir gibi kandan beslenir. Kan akıtma, kandan beslenme hevesi yalnız onlarla sınırlı değildir.
Velhasıl Türkiye şimdilik eşkıya için verimli bir ülkedir. Eşkıyanın ve onun koruyucularının geleceği ise halkın örgütlenmiş gücüne bağlıdır…