GÜNEŞ ANLAYANI ISITIR, ANLAMAYANI YAKAR..
Bir kaç haftadır ilçemizin sorunlarını gündemi taşıyıp çözümü için de ilgililerden yardım beklediğimizi ifade etmeye çalışıyorum.
Sorunlarımız hiç bir zaman şahsi olmadığı için içimiz çok rahat. Mesele memleket meselesi ise bugüne kadar elimiz taşın altına koymaktan hiç bir zaman çekinmedik. Bundan sonra da çekinmeyiz..
Güneş gazetesinin kuruluş amacı da zaten budur.Ankara – Fatsa arasında köprü oluşturarak sorunlara çözüm aramak.
Gazetemizin kurucusu ve başyazarı merhum Hikmet Altuntaş, Güneş’in 10. Yılında kaleme aldığı yazısının son bölümünde, “Güneş anlayanı ısıtır, anlamayanı yakar” ifadelerini kullanmış.
Yani, biz birileri üzülecek, ya da sevinecek diye bir derdimiz yok. İşimiz, gücümüz Fatsa.
Birileri ilan-reklam verecek, ısmarlama haber yapılacak, yapılan haberlerden ücret talep edilecek düşüncesiyle yolumuza devam etseydik, 50. Yılı görmemiz mümkün olmazdı.
Okurlarımızdan da olumlu tepkiler alınmasıydı, bu yolculuk kısa süreli olurdu.
Ankara-Fatsa arasındaki köprü oluşturmak düşüncesiyle başlayan yayın hayatı kesintisiz olarak devam ediyor. Ama, Ankara ayağımız maalesef kör, topal ve aksak olarak yürüyor. Onun için diyorum ki, genel seçimlerde nüfus kağıdında Ordu yazmaktan başka Ordu ile ilişkileri olmayan kişiler yerine, doğup büyüdüğü memleketinde yaşayan, yaşadığı il ya da ilçede partisi için gece gündüz çalışan, vatandaşlarla görüşen, yaptığı görüşmelerde olumlu bulduğu sorunları not edip, çözümü için çaba sarf eden kişilerin seçilmesi hem il ya da ilçe için hem de parti için daha hayırlı olur kanaatindeyim.
Yoksa, memleketinden uzakta kalmış, sorunlardan bihaber, tepeden gelenlerle ilin, ilçenin sorunları daha da büyür gider...
Kime sorarsanız sorun, hiç kimse ben Milletvekili olmak istemem demez. Bir yerde nasip kısmet işi. Doğrudur ama, bir başka doğru da, adaylığa soyunan kişilerin, halen görev yaptıkları ilden göreve talip olmaları gerekmez mi? Doğup büyümüş ama, yıllar önce ilinden, ilçesinden ayrılmış kişiler nasıl hizmet edebilir ki? Kaldı ki, göreve talip olduğu il ya da ilçe de partisinin daha fazla oy alması ve başarılı olması için gecesini gündüzüne katmış, binlerce kişinin düğününe, cenazesine katılmış, üzüntüsünü ve sevincini paylaşmış kişilerin hakkını gasp etmiş olmazlar mı?
Belki daha fazla da vardır ama, ilk aklıma gelen Fatsa’lı hemşehrilemiz Müsavat Dervişoğlu, İzmir milletvekili, İsmet Uçma İstanbul milletvekili olarak görevlerini sürdürüyorlar. Merhum Mehmet Pak’ta Kumru’lu olmasına rağmen, bir dönem İstanbul milletvekilliği yaptı. Demek oluyor ki, kişiler sadece doğduğu yer de değil de, görev yaptığı illerde de göre talip olabildikleri gibi seçilebiliyorlar. Çünkü oralarda ikamet ediyorlar. Oranın il ya da ilçe halkı ile birlikte yaşamlarını sürdürüyorlar. . Oranın sorunlarını biliyorlar.
Ben de diyorum ki, olası bir seçimde, il ve ilçe teşkilatları genel merkeze yukarıda sıraladığım hususları makul ve mantıklı bir şekilde anlattıkları takdirde sorun çözülür diye düşünüyorum.
Yoksa bu sistem böyle gittiği sürece, ne seçilen kişi yaptığı işten keyif alır, ne de temsilcisi olduğu il ya da ilçe hizmet alır...
Yazımızın ana başlığı “Güneş anlayanı ısıtır, anlamayanı yakar” dı.
Bu yazdıklarımdan da herkes kendi üstüne düşen vazifeyi yaparsa sorun da böylece çözüme kavuşmuş olur...
Bazıları ne düşünür bilmem ama, ben ısınmaktan yanayım...
(10 Temmuz 2020)