AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER ÇOK GELİŞEBİLİR Mİ?
Az gelişmiş ülkelerin neden az geliştiği üzerinde kafa yoracağız bugün…
Zannedildiği gibi yönetim zafiyeti, gelir adaletsizliği, kaynakların eşit paylaşılmaması, ekonomideki başarısızlık vs. filan değildir bunun sebebi...
Evet; bütün bunlar ve daha fazlası az gelişmiş ülkelerde mevcuttur.
Ama tamamı da sebepten ziyade sonuçtur.
Sonuç üzerinde debelenerek sebebe varılamaz.
Bir çırpıda ben size sebebi ya da nedeni söyleyeyim.
Bu tür ülkelerde önce hayaller ölür.
Hayaller ölünce, kültürler can çekişir.
Dağın öbür yamacı görülmez.
Çünkü kişiye psikolojik bir sınır çizilir.
O da zanneder ki; sınırın ötesine asla geçilemez.
Oysa gerçek anlamda sınır filan yoktur.
Size daha net söyleyeyim.
İnsana değer verilmeyen hiçbir yerde insan yeşeremez.
Uzayamaz ve dal-budak salamaz.
Öylece yaşar gider.
Hem de başkaları için yaşadığını bilemeden…
Üstelik kendisi için yaşadığını zannederek…
Yani çaresizliğin ve zavallılığın zirvesi…
Veya dibi… Hangisini tercih ederseniz…
Bireyi beslemeden, toplumu beslemek mümkün değildir.
Bireyin sağlam-sağlıklı duramadığı toplumlarda yönetimler hiç zorlanmaz.
Niye zorlansın?
Hayalleri güdük kalmış…
Olmayan sınırı geçememiş…
Kendi dansını unutup, hep başkalarının dansını izlemiş…
Öğrenilmiş ya da öğretilmiş çaresizliğin pençesinde kıvranmış… vs. vs.
Kim olsa bu tür toplumları yönetmekte asla zorlanmaz.
Aslında ne olduğu çok açık…
Hasbelkader insanlar karınlarını doyuruyor, üstlerine başlarına giyiniyor.
Ama hayaller çırılçıplak…
Aradaki olmayan perde, görülmez kılar bunu…
Niye böyle olur?
Çünkü kişi yaşadığı toplumda hep şunları duyar.
“Bana masal anlatma…”
“Bana hikaye okuma…”
“Artistlik yapma…”
“Felsefeyi bırak…”
“Edebiyat parçalama…”
“Yapılanlar sadece tiyatrodur.”
“Nutuk çekme…”
Farkında mısınız; ifadeler genelde olumsuz...
Oysa kullanılan ifadelerin hepsinde de hayallere ilaç gibi gelecek kavramlar var.
Kişi ya da toplum, o kavramları kullanmadan hayallerini nasıl besleyebilir?
Siz eğer; en hayati kavramları hoyratça çar-çur edip kıymetten düşürürseniz, gelişmeye giden yolu nasıl açacaksınız?
Tek dert, sadece mide ya da kılık-kıyafet olabilir mi?
Hele de insana; “Hayal kurup durma!” denir mi?
Öyleyse sorarım size…
Hangi gelişme vardır ki; temelinde “hayal” olmasın?
Eskilerin muhayyile dedikleri noktadan başlamadan her hangi bir tasavvura, tefekküre (düşünme) yolculuk etmek mümkün müdür?
Ve tabi ki; gelişmeye…
Dolayısıyla az gelişmiş hiçbir ülke, hayal dünyasını kötürüm bırakan mayınları temizlemeden gelişmiş ve müreffeh bir yapıya kavuşamaz.
Az gelişmişse, işte bu yüzden az gelişmiştir.
HOŞÇA KALIN