DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ
Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.
Tüm dertlerimiz bitmiş gibi, günlerdir amiralleri konuşuyoruz. 104 Amiral ne demiş, Montrö ve Lozan Antlaşmasına dokunmayın demiş, ülkemiz için sakıncaları olabiliri demiş. Düşüncelerini açıklamış ve düşüncelerini açıklayan insanlar da yıllarca bu vatana hizmet etmiş asker olarak çalışmış insanlar. Kendi ülke toprakları için düşüncelerini açıklayamayacaksa bu insanlar onca yıl bu vatana neden hizmet ettiler…
Anayasa Madde 26 çok açıkça herkes düşüncelerini demokratik yollarla açıklayabilir diyor. Bu açıklama sadece olumlu düşünceleri kapsar ve iktidar mensuplarını eleştirme hakkını kapsamaz şayet, hükümet yetkililerinin icraat ve sözleri eleştirilirse ve karşı çıkılırsa bu suç olur diye bir ifade kullanmıyor.
Oysa kim eleştiri hakkını iktidarı eleştirir bir üslupla kullanıyorsa ne hikmetse bu bir tehdit olarak algılanıyor. Haklarında resen soruşturma başlatılıyor, iktidara yakın tüm kaynaklar onları eleştiri bombardımanına tutabiliyor.
Şunu anlamamız gerekiyor önce. Anayasa herkes için mi var, yoksa sadece bazı düşünce gruplarını mı kapsıyor. Kanunlar herkese eşit mi işliyor, yoksa sadece birlilerini mi korumak için var. Düşünceden, eleştiriden, yazıdan, çiziden bu denli kaçınmak niye?
Düşünce özgürlüğü, insan onuru ve insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme temel hakkına dayanmakta, özgür bir birey olmanın ve özgür bir topluma sahip olmanın en önemli öğelerinden birini oluşturmaktadır. Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü önem taşıyan bir insan hakkıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, düşünceyi açıklama özgürlüğünü, demokratik toplumların ilerlemesi ve her ferdin gelişimi için temel koşullardan birini oluşturduğu şeklinde nitelendirmiştir. Bundan dolayı ifade özgürlüğünün, demokratik bir sistemin önşartı olduğu söylenebilir. Yeni ve daha iyi fikirlerin ortaya çıkmasının zeminini ifade özgürlüğü oluşturmaktadır. Yeni düşünce ve taleplerin dile getirilmesi, mevcut sistemin kusurlarını ortaya çıkarmakta, yanlış uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlayarak toplumsal gelişmeye katkıda bulunmaktadır. Birbirinden farklı çeşitli fikirlerin olması ve bunların özgürce tartışılması, bireylere farklı düşünceler arasında seçim yapma olanağı sunmaktadır.
Hukuksal korumayı sağlayacak olan da devlettir. Gerçekten de düşünceyi açıklama özgürlüğünün gerçekleştirilmesinde devletin etkin bir işlevi söz konusudur. Dahası devlet, çoğulcu demokratik ilkeler çerçevesinde kendisinin koyduğu normlara uygun düşünmemeyi de güvenceye almalıdır. Bu bağlamda, bireyin düşüncesinin oluşum evresinde gerekli düzenlemeleri yapmanın yanı sıra devlet; düşüncesinden ötürü kınanmamak ve düşüncesini açıklamak ve yaymak ile nihayet meşru sınırlar içinde düşüncesine uygun davranışlarda bulunabileceği ortamı bireylere sağlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla devletin biri pozitif, diğeri negatif olmak üzere iki tür yükümlülüğü bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Pozitif yükümlülüğü uyarınca devlet, bu özgürlüğün yaşanabileceği ortamı hazırlamak; negatif yükümlülüğü gereğince de kabul edilen sınırları içerisinde bu özgürlüğün kullanılmasına müdahale etmemek durumundadır.