İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Geçen hafta cumartesi sabahı bir kalktık ki gece sabaha kadar mesai yapan Sayın Cumhurbaşkanımız hem merkez bankası başkanını görevden almış, yerine yenisini atamış, hem de son günlerde gündemde olan İstanbul Sözleşmesini yürürlükten kaldırmıştır. Merkez Bankası Başkanının görevden alınması, bir-iki gün önce milyonlarca doların ucuz fiyattan satın alınması ve hemen ilk mesai günü olan pazartesi doların füze gibi fırlaması kitap yazılacak ayrı bir konudur. Biz burada sadece bu hamlelerden İstanbul Sözleşmesi ile ilgili birkaç satır yazmaya çalışacağız.
Zaman zaman gündemin ilk sırasında yer alan İstanbul Sözleşmesini yine gündemde olduğu günlerde bir hukukçu gözü ile iki kez okudum. Bir tarafta ‘’İstanbul Sözleşmesi YAŞATIR!’’ diye bağırıp, slogan atanlar, diğer tarafta üçüncü cinsiyeti teşvik ediyor diye yakınanların olduğu sözleşme, bana göre ikisi de değildir. Her iki taraf da abartmaktadır. Yaklaşık (9) yıldır yürürlükte olan sözleşme yaşatıyorsa günde ortalama bir kadınımızın nasıl katlediliyordu? Üçüncü cinsiyeti teşvik ediyor diyenlere de soruyorum: İstanbul Sözleşmesine dayanarak kaç kişi cinsiyet değiştirmiştir? Bu sözleşme yokken cinsiyet değiştirip bugün ‘’diva’’ diye anılanlar yok mudur?
Elbette kadınların lehine hükümler vardır. Yürürlükte kalması gerekmektedir. Kadınların lehine maddeler içeren bu sözleşmenin uygulandığı döneme bile kadınlarımız katledildiğine göre yokluğunda daha kötü sonuçlar görmek mümkün olacaktır. Ayrıca üçüncü cinsiyeti teşvik ettiğine de asla katılmıyorum. Sadece üçüncü cinsiyeti tercih edenlerin tercihine saygılı olmayı, Onları toplumda suçlu gibi görmemek gerektiğini vurguluyor olabilir. Ülkemiz kültürü açısından pek alışık olunmasa da çağımızda artık ülke yöneten üçüncü cinsiyetlerin varlığını da unutmamalıyız. Dünyaya entegre olabilmek için içimize sindiremediğimiz bazı konularda hoşgörülü davranmak zorundayız.
Kısacası: İstanbul Sözleşmesi ne hayat kurtarır, ne de korkutulduğu gibi aile hayatını söndürür. Artıları, eksileri değerlendirildiğinde uygulanmasının yararlarının fazla olduğu tartışmasızdır. Uygulanmasının bir kararname ile kaldırılması konusuna gelince: İnanın bunu savunan hukukçuları anlayamıyorum. Hukuk Fakültelerinde bizim zamanımızda ‘’Hukuk Başlangıcı ve Anayasa ’’ dersleri 1. Sınıfta okutulurdu. Anlaşılan bunu savunan arkadaşlar çok zeki oldukları için 1. Sınıfı okumadan doğrudan 2. Sınıftan başlamışlar. Çünkü bu dersleri okuyup da Anayasa, kanun, kararname, tüzük, yönetmelik sıralamasını bilmemek, okuma yazma bilip de alfabenin ‘’A’’ harfi ile başladığını bilmemekle eşdeğerdir. Hoş televizyon ekranlarında soğuk soğuk terlediklerini de görmüyor değilim. Sadece el insaf diyorum.