PANDEMİ DENİNCE ÇIK, ALTIN MADENİ DENİNCE ÇIKMA…
Yetkililer ne de güzel söylüyor:
“Lütfen maske, mesafe, temizlik kuralına uyalım. Hem sağlığımızı koruyalım, hem de başkalarına zarar vermeyelim.”
Hatta bazıları “temizlik” yerine “hijyen” diyor ki; daha da havalı duruyor(!)
Bu cümleyi duymaktan vatandaşa gına gelse de her fırsatta uyarıyorlar.
Uyarsınlar tabi… Görevlerini yapıyorlar.
Ama aynı yetkililer; Bahçeler’deki altın madeni konusunda olumlu ya da olumsuz tek kelime etmiyorlar.
Bir an düşünelim…
Tüm Türkiye’nin duyduğu bir hadiseyi onlar duymamış olabilir mi?
Eğer duymadılarsa bu satırların yeri çöp kutusudur.
Bu satırları da geçtim.
Cumhuriyet Meydanı’nda kitap okuma eylemi, maden sahasında verilen tepkiler, yerel ve ulusal basında çıkan haberler, mecliste bazı milletvekillerimizin verdiği önergeler, verilen hukuk mücadelesi… vs.
Bütün bunların hepsi çöpe…
Sözün özü; sağır sultanın bile duyduğu bir sorunu, yetkililerimizin duymamış olması düşünülemez.
Aksini söyleyebilecek bir Allah’ın kulu çıkabilir mi?
Çıkamayacağına göre olumlu ya da olumsuz bir açıklama işitmek hakkımızdır.
Eğer bu maden bizim için olumluysa yetkililerin çıkıp;
“Paniğe gerek yok. Hiç kimse endişe etmesin. Bu hadisenin bize şöyle şöyle yararı ve kazancı olacaktır. Kazanan hepimiz olacağız” demesi gerekmez mi?
Eğer olumsuzsa;
“Bu olayda bazı tehlikeler vardır. Bunu önlemek için var gücümüzle çalışıyoruz. Sizin için görevimizin başındayız. Ordu’yu, Fatsa’yı, Ünye’yi hep birlikte yönetiyoruz.” denmesi gerekmez mi?
Bu kadar mı zor bu iş?
“Maske, mesafe, temizlik” denince şakır şakır konuşanlar, mesele bu noktaya gelince neden susarlar?
Çok açık söylüyorum. İnat ve ısrarlı bu suskunluk, her geçen gün vatandaşı daha da tedirgin ediyor. Ve daha da korkuya sevk ediyor.
Bir idarecinin görevlerinden biri, bilerek ya da bilmeyerek sorumlu olduğu insanları korkutmak olamaz.
Halkına sağlam ve ikna edici bilgiyi vermek zorundadır.
İdareci susarsa, idare edilenin aklına bin bir türlü şey gelir.
Nedir o şey?
Yoksa değneğin iki ucu da pis mi?
İnsan hayatında öyle durumlar vardır çünkü…
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal hesabı…
Ama idarecinin böyle bir lüksü olamaz.
Sonuçları ne kadar ağır olursa olsun, gerçeği ama yalnız gerçeği açıklamak zorundadır.
Sayın yetkililer, sayın idareciler!
Siz sustukça ne oluyor biliyor musunuz?
Bir; kuşkular daha da artıyor.
İki; bu halk, bilgi kirliliğine maruz kalıyor.
Eksik ve yanlış bilgilerle vatandaş, kendi arasında tartışıp duruyor.
Doğaldır ki; sağlıklı bir sonuca varamıyor.
Özellikle teknik ayrıntıların içinden çıkamıyor.
Anlaşmazlıklar bir yana kırgınlıklar meydana geliyor.
Ünye, Fatsa ve bütün Ordu halkına bu eziyet neden?
Kimin zafiyeti, kimin vurdumduymazlığı yüzünden bu haldeyiz biz?
Koltuğunda oturduğunuz makam ve mevkilerin varlık sebebi bu halk olduğuna göre, bu anlamsız ketumluk niye?
Bizim adımıza işgal ettiğiniz o makamların hakkını vermeniz gerekmiyor mu?
İşte size kafa karıştıran bir cümle:
“Kanadalı, Türkiye’de altın çıkarıyor ama Alman vakıfları bunu önlemeye çalışıyor.”
Bu nasıl bir düğüm? Nasıl bir uluslararası mengeneye sıkıştık biz?
Siz sustukça daha birçok şehir efsanesi üretilecektir. Bundan emin olun.
Lütfen; Ordu halkını hak ettiği düzeyde insan yerine koymayı deneyin. Lütfen…
HOŞÇA KALIN