UZAY
En nihayetinde hükümet yetkilileri, ülke sınırları içindeki tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tükettikleri, henüz bitmeyen kaynakları da halihazırda ruhsat ve izin vererek bitmesine müsaade ettikleri için, gözlerini uzayı derinliklerine doğru çevirdiler. Keza orada çok uzaklarda dokunulmamış bakir alanlar ve temiz kaynaklar vardı hiç şüphesiz…
Halkımız da elbirliği ile işi gücü bırakıp astronotun Türkçesini düşünmeye, uzaya yerli ve milli aracımızla gidecek şahsın kim olacağına kafa yormaya başladı. Aslında atılan adım, mantık çerçevesinde bakıldığında doğru bir adım sayılır. Varolan tüm değerleri, sistemi sorun yumağı haline getirip, çözümlemesi çok zor hale getiren ahali, yapılacak en akıllı işin sanırım yeni bir galakside, yeni bir yaşamı sıfırdan başlatmak olacağına karar verdi.
Çünkü düzeltmek için harcanacak efor, sıfırdan başlatmak ve yeni bir sistem kurmaktan daha fazla olacaktı. Üstelik insanların özgür düşünceyi, üretmeyi, paylaşmayı, karşı çıkmayı, konuşmayı unutmaya başladığı bir dönemde, onları eski hallerine getirmek, düşünce sistemini yeni baştan kurmaktan zor olurdu. Unutulan kavramların hatırlanmasındansa, yeni kavramlarla devam etmek akıllıca. Demokrasi, adalet, liyakat, insan hakları, eşitlik, objektif düşünce, pozitif bilimler gibi unutulmaya yüz tutan ve insanların hafızalarından silinmeye başlayan kavramları tamamen yok sayıp, yeni bir sistemde yeni bir düşünce biçimiyle devam etmek çok daha kolay olsa gerek.
Bir de işin diğer tarafı var ki, bence çok önemli, biraz önce bahsettiğim şu doğal kaynakların tüketilmesi meselesi. Ormanların, ağaçların yabancı kaynaklarca talan edilmesi, yeşil kalan her bir toprak parçasında altın sevicilerinin sevinç çığlıkları, derelerin heslerle sularının kurutulması, denizlerin atıklarla kirletilmesi, plansız programsız şehir adı altında beton yığınlarının dikilmesi, ekilip dikilecek içinde siyanür bulunmayan toprak kalmaması, hayvanların güvenle yaşayacağı alanların bir bir yokedilmesi…
Üstelik her geçen gün yanlıştan dönmek yerine, yanlışa alışmak ve doğruyu unutmakla eşdeğer bir yaşam biçimi. Halen tüm bunlara karşı çıkan, toprağını canı pahasına savunan, bir tek ağaç kesilmesin diye feryat eden, halen özgür düşünceye inanan insanların soyunun tükenmediği yerde de onların vandallıkla suçlanması…
Kendini zamanın akışına bırakmış, tek derdi maddi çıkarları, kendi yaşamı olan ve körü körüne inanıp, düşünmeyi bırakan çoğunluğun olduğu yerde, halen düşünebilen varlıkları da dışlayıp, sindirmeye çalışan bir düzenin evlatları olarak bu uzay fikri çok yabana atılır olmasa gerek…
Fakat bilmedikleri bir şey var. Sorgulayan, düşünen ve toprağını kendi varlığına eşdeğer tutan bu insanlar, ne uzay araçlarına binip bu diyardan gidecek, ne de yeni bir sistemin maşası olmayacak kadar vatanını seven insanlar… Yeni bir galaksinin şaşalı betonları, parlak zeminleri, önlerine serilen vaatleri onları kandıramayacak…Varlıklarını borçlu oldukları bu topraklar ebedi toprakları, gökyüzüne uzanan çınarları, selvileri sonsuz istirahatleri olacak…