SOSYAL DAYANIŞMANIN ADI; FATSA’YA AHDE VEFA DERNEĞİ
Bir memlekette yoksul ve yardıma muhtaç insanların olması normal midir?
Gönül ister ki; bu soruya; “Normal değildir” yanıtını verebilelim.
“Normal bir yönetimin olduğu ülkelerde böyle şeyler asla olamaz” diyebilelim.
Gel gör ki; en ideal yönetimlerin olduğu sistemlerde bile, bu sosyal yaraya tam olarak çözüm bulunabilmiş değil…
Yönetimlerin zafiyetlerini veya adaletten uzak anlayışlarını öne sürerek kendimizce bahaneler üretebiliriz.
İsterseniz belli bir noktaya kadar haklı olduğumuzu da düşünelim.
Ne yaparsak yapalım; sorunu sadece yönetim odaklı ele aldığımızda, tabloyu eksik görmemiz kaçınılmazdır. .
Kendimi bildim bileli yönetimlerin hataları hep olmuştur.
Ve istisnasız her yönetim, geniş kitlelerce zaten yerden yere vurulmuştur.
Oysa bütün yönetimler; büyük bir ideal, istek ve iddiayla iş başına gelirler.
Ama her nedense işler, bir türlü planlandığı gibi gitmez.
Dedim ya…
Zafiyetler, ihmaller ve gözden kaçırmalar meydana gelir.
Gelelim yönetilenlere…
Bir kesimin tuzu kurudur.
Bir kesim; “Eh işte…” kıvamındadır.
Acılar içinde debelenen bir kesim de vardır ki; onlar için beklenen güneş çok uzaklardadır.
Ya da tünelin ucundaki ışık, görünürlerde yoktur.
Özellikle bu kesimin umutlarına yardımcı olunmayan bir toplumda, huzur ve barışın tesisi neredeyse imkansızdır.
Bu durumda şöyle düşünmek mümkün…
Yönetenler ve durumu iyi olanlar, yoksulluk batağındaki kesimleri düşünmemektedir.
Onları görmezden gelmektedir.
Yukarıdaki herkes; makamını kollama ya da cebini doldurma telaşındadır.
Bu yüzden de “Altta kalanın boynu kopmaktadır”
İşte bu tür yaklaşımlar, haklı nedenlere dayanıyor görünmesine karşın, bu güne kadar gözle görülür derecede mesafe alınamamıştır.
Bu noktada birilerini kıyasıya eleştirmek, yerden yere vurmak işin en kolayıdır çünkü...
Kolaya kaçtığımız sürece de vicdanlar kanamaya devam edecek ve yoksulluk sorunu kangren olmaktan çıkmayacaktır.
Dolayısıyla çıkmaz sokaklardan derhal çıkmamız gerekecektir.
Öyleyse ne yapmalı?
Ülke olarak yıllardır en çetin badirelerden geçtiğimiz doğrudur.
Özellikle ekonomide en karanlık süreçleri yaşadığımız da doğrudur.
Böyle durumlarda bile, sosyal dayanışmaya elverişli insanımız sayesinde, en dar geçitleri, en az tahribatla aşmayı bilmişizdir.
İşte bu manzara; insanımızın, insancıl yönüdür.
Bizi, bizi yapan değerlerin en kuvvetlisidir.
Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Buna rağmen yoksulumuza ve muhtaçlarımıza sahip çıkabildik mi?
Tam anlamıyla sahip çıktığımız söylenemez elbette…
Çünkü bir şeyler hep eksikti…
Neydi o?
Tabi ki; organizasyon ve koordinasyon…
Yani varsılla, yoksul arasında kurulan ve kurulması gereken köprüler…
İşte STK’lar tam da bunun için var.
İtiraf sayılır mı bilmem ama ellili yaşlarımın ortalarında, ilk kez bir STK olarak Fatsa’ya Ahde Vefa Derneği’nde görev aldım.
Ve gördüm ki; mesele, doğru ve eksiksiz iletildiğinde durumu iyi olan, durumu iyi olmayana yardımcı olmaya hazır…
Yılların eğitimcisi ve idarecisi emekli Vahit Duran hocamızın başkanlığında kurduğumuz ekibimizle, elimizden geleni yapmaya da biz hazırız.
Kaynamayan tencereler, tedavi olamayan insanımız, okumakta zorlanan çocuklarımız vs. en büyük tasamızdır.
Fatsa’ya Ahde Vefa Derneği, her Fatsalının derneğidir.
Dahası uzaktan yakından Fatsa’yla irtibatlı herkesin derneğidir.
Bu yüzden, 12 bine yaklaşan üyesiyle derneğimizin facebook’taki grup sayfasını ziyaret edebilir ve olmadıysanız üye olabilirsiniz.
Bu vesileyle, derneğimizi Fatsa’ya kazandıran ve zamansız kaybettiğimiz kurucu başkanımız Nuh Küçük’ü rahmetle anıyorum. Mekanı cennet olsun.
HOŞÇA KALIN