NERDEN NEREYE?
Bir süre önce televizyonlarda yapılan güncel proğramlarla ilgili olarak eleştirilerimi dile getirmiştim. Meslek hayatımda karşılaştığım ilginç boşanma davalarını biraz da abartarak, ama özüne dokunmadan ve fakat isimleri değiştirerek kitap haline getirmiştim. Son günlerde yapılan yaşam proğramları karşısında kitabın yavanlaştığını, hayatın içinde daha çarpıcı olaylar görmeye başladığımızı, RTÜK nun bu konularda bazı kararlar alması gerektiğini dile getirmiştim. Şu günlerde bizim kuşak (60-70 yaş kuşağını) yakından ilgilendiren bir kitap daha yazıyorum. Yayına hazır hale gelmek üzere olan bu kitapta özellikle bizim kuşakta çok değişime tanık olunduğunu vurgulamak amacındayım. Örneğin: Biz çarık giyenleri de gördük, bilgisayarı da, aya çıkışı da… Nerden nereye geldik!
Gelelim yazımızın bugünkü konusuna: 1990 lı yılların sonlarına doğruydu. Bir gün Şişli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde duruşmaya girdim. Davanın daha başlarında delillerin toplanmasını beklerken mahkeme yargıcı: ‘’Gereği düşünüldü. Duruşmanın bittiği bildirildi. İki duruşma arasında davacı vekili tarafından tesadüfen bir olay ile ilgili olarak taraf olduğum davada tanıklık yapıldığından, ilerde vereceğim kararda tarafsız davranabilip davranamayacağım konusunda tereddüt yaşama olasılığını bertaraf etmek için dosyaya bakmaktan çekiliyorum. Dosyanın başka mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.’’ Diyerek dosyadan el çekmiştir. Dosyanın davacı vekili şu an aramızda olmayan bir sınıf arkadaşımdı. Yargıç lehine tanıklık yaptığını bana söylememişti. Böyle bir tanıklık olayından haberim olmamasına karşın mahkeme yargıcı kendisini vicdanen rahat hissetmek istiyordu. O’nu böyle davranmaya zorlayan bir hukuk kuralı yoktu. Ancak bundan 25-30 yıl önce karar verme makamında olanlar vicdanının sesine kulak verebiliyorlardı. Elbette bugün için de vicdanının sesine kulak verenler vardır. Ancak bugün öyle bir noktaya gelinmiştir ki yaklaşık yarım yüz yıla varan süre içinde olduğum camiada vicdanın sesinden geçtim vicdan diye bir şeyin olduğunu dahi bilmeyenler vardır. Yargıda nerden nereye geldiğimiz işareti olarak vurgulamak istiyorum.
B u yazıyı son günlerde yapılan atamalar ve bu atamaları itiraz etmeden içine sindirebilenler ve yapılan kamuoyu araştırmalarına göre yargıya olan güvenin %32 den %29lara düşmesi nedeniyle yazıyorum. Biliyorsunuz Adalet Bakanlığı yargıda reformlardan ve bir sıra düzenlemelerden bahsettiği günlerde de yazmış, zihniyet değişmedikçe kağıt üzerinde yapılacak değişikliklerin işe yaramayacağını vurgulamıştım. Görüldüğü gibi reform sözleri işe yaramamış, yargıya güven artmak yerine daha da azalmıştır. Bunun nedeni açıktır. Yargı bir karar vermiş Dünya Şampiyonu Hamza’nın lise diploması sahtedir demiştir. Buna karşın AKP gurup Bakan Vekili Cahit Özkan muhalefete: ‘’Bana yargı kararı getirin’’ demektedir. Yani iktidarın gurup başkan vekili dahi hoşuna gitmeyen yargı kararını kabul etmediğini belirtmektedir. İşte bu yargıda nerden nereye geldiğimizin en bariz örneğidir.