TARİKAT MENFAAT HAKİKAT
Ey kendine uygar diyen dünya! Yüzyıllarrca ruhban sınıfın mezhepler halinde birbirini yedi. Dünya yuvarlak, dönüyor diyen bilim insanın bile engizisyon mahkemelerinde yargılandı zalimce. İslam’da ise ruhban sınıf yok. Sadece yorum farklarını önlemek için danışma ve istişare makamı şeyhülislamlık vardı mazide. Kur’an tebliğini gönüllere gire gire duyurmuştu ya Peygamberimiz (s.a.v), onun yolunda doğru bilgiyle gidilsin diyeydi bu makam. Kendinizden olmayanları da ihanet ve saldırıları olmadıkça dostunuz sayın, yeryüzünde nifak olmasın buyuran İslam hoşgörü ve barışçılığını Anadolu’da ışık ışık saçan tarikat önderleri vardı. Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaş, Yunus… Allah aşkını, İslam felsefesinden ilhamla güzel söz ve şiirlerle sunarlardı gönüllere. Ne diyordu Yunus?
Derdi dünya olanın dünya kadar derdi vardır. Bu dünyaya gönül veren sonunda pişman olacaktır, dünyada benim dedikleri sonra ona düşman olacaktır. Olsun be aldırma! Yaradan vardır. Sanma ki zalimin ettiği kârdır. Mazlumun ahı indirir şahı, her şeyin bir vakti vardır. Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır ve hayatta en büyük hata kendini hatasız sanmaktır.
Yunus’un menfaat, şiddet ve zulme tepkisi ile insan hatasına hoşgörü sesi bu sözleri bir yana, şu dizeleri daha da çarpıcı: Cennet cennet dedikleri, Birkaç köşkle birkaç huri, İsteyene ver anı, Bana seni gerek seni! Yaradanına aşkı, onun sunacağı cennet karşılığında değil. Ne menfaat, ne de ceza-cehennem tehdidinden değildir Yunus’un dilinde Allah aşkı. Menfaat için aldatma kültürü nasıl bulaştı tarikatlara? Düşünülesi değil mi? Son Osmanlı dönemiyle cumhuriyetin ilk yazarlarının eserlerine dikkatli bakılırsa menfaat sunarak sokulan nifak! Bukalemun faaliyetlerle aldata aldata milletine iharet eden ABD ikametgâhlı kendini kâinat imamı ilan eden tarikat maskeli hain de o yazarların tiplemelerine benzer hakikat kişi değil mi? Başka kanıta ne gerek?
Kur’an, Hadîd Sûresi 26 ve 27. Ayetlerinde bu konuyla ilgili çok önemli tecrübeyi de şöyle açıklıyor: Andolsun ki Nuh’u ve İbrahim’i gönderdik, zürriyetlerine de peygamberlik ve kitap verdik. Öyle olduğu halde içlerinden bazısı doğru yolu kabul etmiş, çokları ise yoldan çıkmış fasıklardır. (Anlamı: Allah emri tanımayan sapkın). Sonra onların izleri üzerinden peş peşe yolladık peygamberlerimizi. Bir de Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona İncil’i verdik. Ona uyanların kalplerinde bir şefkat ve merhamet yarattık. Bir de ruhbanlık var ki onu onlar icat ettiler(!) Biz onu üzerlerine yazmamıştık. Ancak Allah’ın hoşnutluğunu aramak için yaptılar bunu. Sonra da ona hakkıyla uymadılar. Biz de içlerinden iman etmiş olanlara mükafaatlarını verdik. Ama çokları yoldan çıkmış fasıklardır.
Yunus gibi menfaat gözetmeden Allah aşkıyla yanan niye kalmadı acaba? Ayetteki sözü edilen fasıklar ruhbanlık icatlarını, nifak olsun diye İslam dünyasına aktarmayı başarmış olabilirler mi? Kainat imamlığına soyundurulan hain nerede? Gel de düşünme!
Cumhuriyeti kuran siyasî irade bu toplumsal gerçeği gördü, realist edebî eserlerdeki acı olayları okudu ki 677 sayılı kanunla menfaat odağı tarikat, tekke, zaviyeler kapandı. Ancak siyasetçilerin onları kitlesel oy kaynağı görmeleri yüzünden kanuna rağmen hep var oldular maalesef! Bu da nifak fırsatı yarattı düşmana. 15 Temmuz ihaneti kaç yılda, nasıl tasarlandı? Yaşadık, gördük. Oy potansiyellerinin olmadığını da tepkisiyle göstermedi mi millet? Ancak hâlâ siyasî himaye görüyorlar ki makam, mevki, servetleri dilden dile. Sarıklı, sakallı, cübbeli biri ahkâm kesiyor ekranlarda. Tarikat-menfaat- hakikat kırmızı çizgisini gösteren bilim insanıyla tartıştırılabiliyor ki en acısı da bu! Devletin yanındaymış da başka tarikatlara reddiye yazıyormuş. Diyanete paralel yetki almış sanki. Acaba kimden?
Uyan ey aydınım, bilim insanıyım, yazarım, medyatörüm diyen, uyan! Tarikat dünyadan geçmiş insanların aşk ile gittiği Allah yolu değil mi? O yolda aşk ile gidenlere ne oldu? Dünya malıyla zenginleşenler, makam mevki ve gerek olmadığı halde devlet erkânı yanında gördüğü itibar ile caka satanlar, daha ne kadar sırtımızda kambur kalacak?
Dinin buyrukları ayetlerde yazılı, anlayamayana da açıklama isteyene de danışman Diyanet. Vardı, var. Hristiyan uydurması ruhbanlığı menfaat yolları açarak dinimize sokmak hem ayıp hep günah! Mevlana gibi dünya olup Allah diye diye dönsün, Yunus gibi Allah aşkını feyz sunan sözleriyle diyar diyar gezip anlatsın, dünyanın her nimet ve makamını hiçe sayıp Allah’tan geldik ona döneceğiz diye diye zikir çeksin isteyen herkes. lafım yok. Lakin İslamda herhangi bir menfaat sağlamak için Allah’la aldatmak yok!
Ey Atatürk hayranlığını sözle dile getirirken onunla aldatanlar bulup demokrasimize vesayet kuran sömürgeci dünya! Esaret ve zillet kabul etmeyen milletim yürekle, cesaretle direnen liderinin çevresinde el ele kenetlenerek çıkarınca foyanı ortaya; can evine yerleştin, aldattın ama onu da yemedi. Şimdi de kimi siyasetçileri aldatan tarikat faaliyetleri gündem ya yer mi yemez mi? Soruyor millet ve gözlüyor. Tarikat-menfaat-hakikat üçleminin farkında!