ERMENİ-AZERİ SAVAŞI HAKKINDA
Dünyanın nüfus bakımından en karışık olduğu Kafkasya halklarından Azerbaycan’la Ermenistan savaşıyor. Anlaşılan milletler savaşsız yapamıyor! Oysa savaşları önlemenin yolu vardır, o da ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını her millet için tanımaktır. Her millet çoğunluk nüfusunu oluşturduğu topraklar üzerinde hükümran olacak, başkalarının topraklarında da gözü olmayacaktır.
Bugünkü Azerbaycan-Ermenistan savaşı, bu ülkelerdeki sosyalizmin yıkılmasının sonucudur. Çünkü Sovyet dönemimde kurulan sistemle Azerbaycan ve Ermenistan devletleri, o topraklarda yaşayan nüfus kitlesinin kimliğine göre kurulmuştur. Ancak Azerbaycan sınırları içindeki Yukarı Karabağ’da Ermeni nüfus, Ermenistan’a bağlı Nahcivan’da ise Azeri nüfus çoğunluktadır. Sovyet yönetimi bu azınlık nüfusların çoğunluğa dayanan devletler tarafından ezilmesini önlemek için hem Yukarı Karabağ’a, hem Nahcivan’a özerklik statüsü vermiş, böylece yaklaşık seksen yıl bölgede bir düşmanlık ve çekişme yaşanmamıştır.
Tarih boyunca çeşitli istilaları devletlerin egemenliği altında bağımlı bir hayat süren Azeri ve Ermeni milletleri, ilk kez Sovyet sistemi içinde huzurlu yaşadılar. Sovyetler dağıldıktan sonra, her ikisinin de bağımsızlıklarını ilan etmeleri kaçınılmazdı.
Ancak, Karabağ Ermenileri, tam bağımsızlıklarını ilan ettiler ve Ermenistan’ın da yardımıyla, Yukarı Karabağ çevresindeki Azeri yerleşim yerlerini de işgal ettikleri ve buralarda yaşayan Azerileri göçe zorladılar. Buna karşılık Azerbaycan’daki Ermeni nüfus da Ermenistan’a göçtü.
Birleşmiş Milletlerin ve bu sorunu çözmek için kurulan Minsk Grubunun kararlarına rağmen Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmemiş, Azerbaycan ise nüfusu Ermenistan’dan kat kat fazla olduğu halde buraları geri alacak gücü kendinde görmemiştir. Bir süredir, kaybettiği toprakları geri almak için eğitilmiş bir orduya ve savaş araçlarına sahip olunca artık daha fazla bekleyememiştir.
Hiçbir devlet tarafından tanınmamış olan Karabağ Ermenilerinin ve onlara tek sahip çıkan Ermenistan’ın bu savaşta yenileceği anlaşılıyor. Hiçbir büyük devlet Karabağ’da bu savaş öncesi statüye dönülmesini savunamaz. Azeri toprakları geri verilmedikçe yapılan ve yapılacak ateşkeslerin de sonuç alıcı olamayacağı anlaşılıyor.
GARDAŞLIK EDEBİYATI
Bu savaş vesilesiyle, Azerbaycan-Türkiye ilişkileri hakkında “Tek millet, iki devlet” ve “gardaşlık” edebiyatı tavan yapmıştır. Azerilerin ayrı bir millet olmadığı, Azeri dilinin öz Türk dili olduğu yolunda konuşmalar yapılıyor. Bazılarının dilinin altında iki devleti teke indirme niyeti seziliyor. Turancılık siyasetinin yeniden hortlama ihtimali vardır. Zaten Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkiye’den Azerbaycan ve öteki Orta Asya ülkelerini ekonomik, kültürel ve siyaseten fethetme çabaları iyice yoğunlaşmış, buralarda hükümet darbelerine bile kalkışılmıştı.
Azeriler, öteki Orta Asya devletlerinde yaşayan halklardan Türk diline daha yakın ise de Türkiye Türklerinden tarihen ayrılmıştır. Uygurlardan Anadolu Türklerine kadar bu bölgede yaşayanlara Türksoylu veya Türkik halklar denir. Enver Paşa’nın 1922’de Pamir Dağlarında can vermesine neden olan da bu halklar arasındaki millî farklılıklardır.
Türkiye’yi yönetenler ve muhalefet sözcüleri işgal altındaki Azeri topraklarının boşaltılmasını isterken bunu onların akraba bir millet olmalarından değil, Azerilerin haklı olduğuna dayandırsalar iyi olur. Dünyanın başka yerlerinde ve coğrafyamıza yakın yerlerde boşaltılması gereken işgal altında başka topraklar da vardır. Dünyanın neresinde olursa olsun, egemenlikleri ellerinden alınan hangi millet varsa onun haklı davasına sahip çıkılmalıdır. Bunun için hamasi nutuklar atmak yerine, bütün insanlığı sevgi ve şefkatle kucaklayan ve her milletin haklarına saygı gösteren bir anlayışla yapabiliriz.
Dünyaya nizam vermek isteyen Amerika, Rusya, Fransa gibi büyük devletlerin kayığına binmek de marifet sayılamaz. Türkiye’nin Kafkaslarda elde edeceği bir şey yoktur. Refah içinde yaşamak için Anadolu ve Trakya topraklarından oluşan 780 bin kilometre kare genişliğindeki Türkiye bize yeter. Son birkaç yıllık savaşçı politikalar göstermektedir ki, Türkiye elbisesi Türkiye burjuvazisi ve rantçılarına dar geliyor! Elbise orasından burasından yırtılmaktadır!
Bir sorun daha var: Her devlet dış politikasında istediği eğilimi gösterebilir ve anlaşmalar yapabilir. Amerika’nın da Rusya’nın da buna karışmaya hakkı yoktur.
Bize yol gösterecek olan, milletlerin gerek iç politikada, gerek dış politikada gösterecekleri siyasete karışmamak, her milletin kendi kaderini belirlemesindeki tercihlerine saygı duymak, anlaşmazlıkları barış yoluyla, gerektiğinde adil hakemlere başvurarak çözmektir.
Ermenistan da Azerbaycan da Türkiye’nin komşularıdır. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Din, dil, mezhep ve siyasi görüş farkı gözetmeksizin bütün komşularımızla iyi ilişkiler kurarak barış çubuğunu tüttürmek gerekir. İçeride de demokratik bir halkçı hükümet kurduk mu, gel keyfim gel…