KILAVUZ SEÇİMİ
Akıl, bilim, din, ideoloji…Hangisi mutlu ve özgür olabilmek için kılavuz olmalı? Tarih, şiir, destan, hikâye, roman, tiyatro, film senaryoları, olan biten hakkında haberler, yazılar, karikatürler… ne yazdı çatışmaların kaynakları hakkında? Kayıt altında ne var? Din-mezhep kavgaları, ideolojik mücadeleler ve güç yarışı çatışmaları değil mi? Bilim-teknoloji de bu çatışmaların aracı yapılmadı mı yüzyıllarca, hâlâ da sürmüyor mu bu akıl dışı dünya hayatı? Bizdeki Yesevî, Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş… gibi aklın onayladığı huzur-barıs-sevgi yolu (tarikat) açanlar hariç birçok ayeti akletmeyi buyurduğu halde İslam da çatışma kaynağı yapılmadı mı hep? İslamafobi nereden çıktı? Kılavuzum İslam diyen terör örgütünden değil mi? Ülkemizde de farklı farklı yorumlarla İslam kılavuzluğuna soyunan tarikatların silahlanma iddiaları bile yok mu? İslam aracıyı değil okumayı ve akletmeyi kılavuz önerir. Kasas Sûresi 60. Ayet şöyle buyuruyor: Size herhangi bir şey verilmişse sırf dünya hayatının geçici menfaat ve süsüdür. Allah yanındaki ise hem daha hayırlı hem daha kalıcıdır. Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?
Bazı art niyetli yorumcular, ayetlerdeki aklı kullanma ifadesi için inancın gereğini düşünmeye çağrıdır, akılla sonuç çıkarma önerilmez diyorlar. Bu yorumu doğru saysak bile aklın kılavuz yapılması gerektiği vurgulanmış olmuyor mu yine? Yüce dinimiz İslama göre de bilime göre de insanın ana güç kaynağı kılavuz akıldır. Kanıtı da açık ve net ortada: Tarih boyunca kazananlar veya başaranlar kimlerdi hep? Bilimin ışığını elinde tutup sürekli önünü aydınlata aydınlata akledebilenler değil miydi?
Akıl, bilim, özgürlük yolunda ilerlemeliyiz milletçe. Uygar nitelik ve yeteneğimizin geleceğin ufkundan doğması aklı kılavuz seçmeye, aklın yolu bir diyebilmeye bağlı. Tarikatları da yasayla denetime almak lazım. Yaşanan tecrübeyle yeterince aydınamadık mı? Akıl dışı fetva, icraat, demeç, konuşma, yazı ve yorumlar provakasyon niteliğindedir veya o niyet sahiplerine hizmet etti, ediyor hep? Her uzvumuza virüs salgını misali sızıntı kaynaklarına dikkat!
Salgın yaşadığımız şu günlerde duyduklarımla sarsılıp duruyorum. Maalesef sağlık ve eğitim ticaretine açık bırakılmış ülkemizde, paraya hiç tamah etmeden emek verdiği üniversitesinde istiap haddinin çok üstünde hasta sağlığı mücadelesi veren sözüne çok değer verilesi bir profesör şu paylaşımı iletti: Covit nedeniyle can çekişen bir hekimin hastası geliyor. Diyorlar ki hekiminiz canıyla pençeleşiyor. Başka hekim istiyor hemen. En ufak bir sarsılma, üzüntü belirtisi bile yok(!) Destanını yazıp öğrencilerimle sahnelediğim Çanakkale Savaşı benzeri seferberlik içinde can veren hekime, duyarsızlığa bakar mısınız? Hangi süreçten geçtik de bu hale geldik? Cumhuriyet öğretmeni sorumluluğumla çektiğim acıyı ifadeden acizim!
Adını vermeden akla zarar iddialar gönderenleri ciddiye almam. Lakin bir avukat soruşturma konusu olması gereken ileti gönderdi: Diyor ki mart ayından beri covite tedbirliyim. İki yıl önce de reflünün yol açtığı ağrı, göğüs sıkışması yüzünden tedavi olduğum şikâyetim yine nüksetti diye gittiğim özel hastane dahiliyecisi kan değerlerime göre % 90 covit olabilirsin, pandemi hastanesine gidersen test ücretsiz, burada özel çalışıyoruz ve ücretli dedi. Tomografide bir şey yoktu ama hekim yine öyle de olsa pozitif çıkabilirsin dedi. Panikle testi verdim. SGK’lı ve özel Sağlık sigortalıyım dememe rağmen 1.104.54 lira ödedim. Test de tomografi gibi temiz çıktı. 2 günlük gerginliğime, şirketimin paniğine ve böylece oluşan iş gücü kaybımıza yanıyorum.
İlgili hastaneyi arayıp sordum. Ücreti doğruladılar, özel ve titiz çalışıyorlarmış. Kendisiyle görüştükten sonra da Hastanın kan değerleri ve göğüs sıkışması beyanı üzerine hekim, sorumluluğunun gereğini yapmış dediler. Bakanlığın ilgili dairesini aradım. Yetkili, hasta ve hekimin beyanları ile tetkikler soruşturulursa durum netleşebilir dedi. İlgili Sağlık Müdürlüğüne başvuru önerdi. Özel covit testi 250 lira dedi. Oysa covit testi için hastadan 673.54 lira alınmış. İki mislinden fazla yani. Böyle icraatlar, kamuoyunda özel sektörden gelen Bakana güveniyorlar algısı yaratacak dedikodulara da yol açıyor ve provakasyon kaynağı oluyor. Önce can güvenliği-sağlık, sonra eğitim! Kültürümüz ve halk bütçesi özel hastanelerin de okulların da ticarîleşmesini taşıyamıyor artık. Kılavuz akılsa böyle! Yepyeni bir fonlama, Merhum Erbakan’ın yaptığı gibi havuzlama, sigorta sistemi gerek.
Başka ülkelere kıyasla hem övüldüğümüz hem de övündüğümüz sağlık hizmetlerini yürütenleri hiçe sayan vatandaş olması ve hekim-hasta-hastane yönetimi arasındaki çekişmeler bize hiç yakışıyor mu? Ya Cumhurbaşkanını karantina kurallarını ihlal eden suç işliyor demek zorunda bırakanlara; virüs taşıdığını bile bile düğün yapan, düğün düğün gezen; yabancı medyada haber olabilecek toplu faaliyetler düzenleyenlere ne demeli? Olur şey mi bunlar? Sinsi virüsle savaşın farkında değil miyiz?
Devlet Bey’in de TTB kapatılmalı demeci kamuoyunu sarstı adeta. 15 Temmuz sonrası her yerde sızıntıların görülmesi, tepkisinin haklı gerekçesi belki. Ancak halkta nasıl bir algı yarattı bu? Epeyce görüş topladım. TTB yönetiminin kılavuz seçtiği sol ideoloji yüzünden yargıya düştüğünü, sosyal medyada haklarındaki görüntü ve yorumları da bilen, bilimin ışığında aklı kılavuz seçmiş yine güvenilesi birçok hekim profesörün bu konuyla ilgili dikkate değer yorumu şöyle:
Sızıntıları önlemek için tedbirler alınmalıydı. İdeolojilerini kılavuz seçenler, yılların ihmali yüzünden bazı oda yönetimlerini kulisle seçilerek ele geçirdiler. Aklı kılavuz seçemedik o zaman. Şimdi kapatılsınlar demek, maduriyet edebiyatıyla halkın kafasını karıştırmalarına neden olmaz mı? Salgında ölüyoruz tedbir alın diyor TTB yönetimi hekimler adına. Somut gerçeklik payı var mı? Var. İdeolojik hareket etseler de gerçekleri kullanarak propaganda yapmalarına fırsat vermek yanlış değil mi?
Şimdiki provakasyon kaynağı ne? Aklı kılavuz seçmeli, demokrasimizi zedelemeden bu dertlere derman bulmalıyız artık!