NE GÜNLERE KALDIK
Yaklaşık iki yıl önce bir kitabım piyasaya çıkmıştı. Hukuk dünyasında geçirdiğim 40 yıl içinde karşılaştığım yaşanmış ve ilginç olayları anlatıyordum. Ağırlıklı olarak boşanma konuları içeriyordu. Bu yüzden de adını ‘’BOŞAN-MA’’ koymuştum. Boşanmak isteyen kadına Libya’da çalışan kocanın: ‘’Ben yokken Selçuk’la yaşadığını biliyorum. İlerde Ondan usanacaksın. Sana bir yıl süre vereyim. Benden boşanma. Bir yıl sonra hala Selçuk ile olmak istersen nikâh şahidin bile olabilirim.’’ Demesi bana çok çarpıcı gelmişti. Okuyucu için de çekici olur düşüncesiyle ilk başa koymuştum. Çok ilginç olacağını, okuyanın bu gerçeği kabul etmesinin zor olacağını düşünüyordum. Daha kitap yayınlanalı iki yıl olmasına karşın, son günlerde gördüklerimin yanında çok yavan kaldı.
Korona-19 nedeniyle eskiye oranla evde geçen zaman daha fazla olmaya başladı. Yeni bir kitap daha yazıyorum. Çok yakında baskıya hazır hale gelecek. Gazete ve kitap okuyorum. Yine de eskisinden fazla zamanım oluyor. Boş kaldıkça televizyonlardaki sosyal proğramları izlemek zorunda kalıyorum. Daha doğrusu ilk zamanlarda zorunda kalıyordum. Şimdi özellikle izliyorum. Çünkü bu proğramların sosyal yanına önem veriyorum.
Kayıp aranıyor. Bir bakıyorsunuz evdeki kocasına sinirlenen kadın kafasını dağıtmak için parka gitmiş. Dolaşırken birisi ile tanışmış. Akşam erkeğin evine gitmiş geride iki çocuk ve bir de nikâhlı eş varken, gündüz parkta karşılaştığı adamla imam nikâhı kıyıp evlenmiş. Aradan geçen üç ay içinde eve dönmeyince televizyonda arayan kocanın karşısına çıkmış, hiçbir şey olmamış gibi dişlerini gösteriyor. Koca da: ‘’Yaptı bir cahillik, affettim. Ben O’nu seviyorum. Eve dönmesini istiyorum.’ Diyebiliyor.
Bir başkası alt kattaki komşunun annesine bakarken komşudan çocuk sahibi oluyor. Bu da yetmiyormuş gibi yaşça kendisinden çok büyük komşu ile kaçıyor. Koca televizyona başvuruyor. Kadın televizyonda aldattığı kocanın yüzüne baka baka: ‘Ben kocamı sevmiyorum. Beni alt kata gönderen de kendisi idi. Ben alt kat komşumu seviyorum.’’ Diyor. Kocası eşinden ayrılmak istemediğini, alt kat komşudan olan çocuğu da soyadını taşıdığı için veremeyeceğini söylüyor. Televizyonda bu proğramları yapanlar da donup kalıyorlar.
Benim kitapta yazdığım olay karı-koca ve benim aramda geçen, en fazla üç kişinin bildiği bir olay iken televizyonlardaki olayları milyonlarca kişi izliyor. Bu çarpıcı ve çarpık ilişkiler toplumun ahlakını bozuyor. Bunun demokrasi ile özgürlükle açıklanacak bir yanını göremiyorum. Temelinde ekonomik sıkıntılar yatıyor da olsa bu olayları normal gibi göstermek, ahlaken daha da çökmemize yol açacaktır. Bu çarpıklıkların yeryüzünde başka ülkelerde de bu denli normal karşılandığını sanmıyorum. RTÜK, Halk TV ve TELE 1 in muhalefeti ile uğraşacağına biraz da bu konulara baksa fena mı olur?