İDAM OLUR MU?
Son haftanın gündemi ölüm cezasıdır. Olur mu? Olmalı mıdır? Sayın Bahçeli’nin ekonomik sıkıntıları unutturmak için gündem değişikliği yaratmaya yönelik olarak da olsa ortaya attığı bir fikirdir. Birçok gazetede köşe yazarları, birçok tartışma proğramında da konuşmacılar vaktinde Sayın Bahçeli’nin ölüm cezasının kalkması yönünde oy kullandığını, çelişkiye düştüğünü ileri sürmektedirler. Doğrusunu söylemek gerekirse ben bu eleştiriye katılmıyorum. Çünkü ölüm cezası 10-15 yıl önce kalkması gerekirken bugün tekrardan devreye girebilir. Bu bir çelişki değil zamanın ve değişimin oluşturduğu değişiklik olarak değerlendirilebilir. Kaldı ki Sayın Bahçeli için dün muhtar bile olamaz dediği kişiyi durum ve şartlarda hiçbir değişiklik olmadığı halde bugün en yüksek makamlara layık görmek gibi bir özellik vardır. Hal böyle olunca yıllar önce kaldırılsın dediği idam cezasının yeniden getirilmesini istemesini çelişki olarak görmek bana göre doğru değildir.
Peki ama gelmeli mi?
Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir karar önüne geldiğinde onay vereceğini ifade etmektedir. Avrupa Birliğinin olmazsa olmaz kurallarından bir tanesidir. Nitekim Avrupa’nın göbeğinde yer alan Belarus idam cezası uyguladığı için AB ye alınmamaktır. (Son hafta içinde muhalif liderin bir minibüsle kaçırılması olayına da tanık olduğumuz bu ülkede son 30 yılda yaklaşık 200 kişinin idam edildiği ifade edilmektedir.) Hal böyle olunca bir zamanlar gündüz öğle saatinde bizi kabul ettiler diye havai fişek attığımız Avrupa Birliğine giriş konusu tam bir tarih olarak siyasetin tozlu raflarında yerini alacaktır. Diğer taraftan böyle bir karar alınmasa da AB ye girişimiz tozlu raflardaki yerini almıştır ya… Yine de inadına üzerine gitmek gibi olacaktır.
İyi de ölüm cezası olmalı mıdır?
Daha önce değişik vesilelerle burada değinmiştim. Ben içinde bulunduğum siyasi düşünceyle bu konuda tam örtüşemiyorum. Biraz daha farklı noktalarda olabiliyorum. Cezanın bir intikam aracı olmadığını biliyorum. Bunun eğitimini gördüm. Kırk yıldan fazla zamandır da uygulamasını yapıyorum. Yaşam hakkının kutsallığını da biliyorum. Bütün bu bilgilerle beraber ölüm cezasının belli kurallarla olmasından yanayım. Zalimce, birisine işkence çektirerek öldüren kişiye yaşama hakkı tanımak, yaşadığı sürece bir başkasının yaşam hakkının yok olmasına sebep olmak demektir. Çünkü aflarla, infaz indirimleri ile günün birinde dışarı çıkacak, çıktığında da bir başkasının yaşam hakkına son verecektir. Örnekleri çoktur. Hem de sayılamayacak kadar çok… Ancak bir ülkenin yönetimini beğenmeyip, yeni bir yönetim öneren fikir ileri sürenlerin ölüm cezası ile cezalandırılması, yönetim ve idare şekli beğenilmediği için ölüm cezası ile cezalandırılmasını doğru bulmuyorum. Bu bağlamda Rahmetli Menderes ve arkadaşları için uygulanan idam cezasını da Deniz Gezmiş ve arkadaşları için uygulanan ölüm cezasını da tasvip etmiyorum.