MİLLETVEKİLLERİNİ ELEŞTİRMENİN FAYDASI NE?
Aslında mevzu çok derin...
Yüzeysel baktıkça zaman ve enerji kaybediyoruz.
“Senin partin, benim partim” diye bir olay yok.
Sen de çok iyi biliyorsun ki; ne senin, ne benim partimde demokrasi yok.
Bu durumda ne oluyor? Tencere dibin kara, seninki benden kara...
Niye?
Niye mi?
Senin partinin benimkinden daha demokratik olma ihtimali yok da ondan...
Türkiye’de hangi parti var ki; lider sultası altında olmasın?
Bu; geçmişte böyleydi, yakın gelecekte de böyle olacak.
Kürsülere, meydanlara çıkıldığında ya da çeşitli toplantılarda; “demokrasi, halkın tercihi, milli irade...” türü kavramların en ateşli konuşmalara malzeme yapıldığını bolca duyarsınız.
Ama sadece duyarsınız. Ötesi yoktur.
Türkiye’de bir milletvekilinin, genel başkanına karşı saygı çerçevesinde bangır bangır konuştuğunu hangimiz gördü?
Hah! Türkiye bunu gördüğü ve yaşadığı gün demokrasiyle tanışmış demektir.
Milletvekillerine kızmayın.
Onlardan kaderinizi etkileyecek icraatlar beklemeyin.
Onlar da insan...
Eminim kafalarından neler neler yapmak geçiyordur.
Alın bizim milletvekillerini...
İktidarı muhalefeti... Hiç farketmez.
Onlar ister mi şehir merkezi ve köy yollarının delik deşik olmasını?
İnsanların borç içinde yüzmelerini isterler mi?
Bir milletvekili ve insan olarak piyasaların bu kadar durgun olmasını hangi biri ister?
Sandığın olması demokrasi olduğu anlamına gelmez.
Çünkü sandıkta parti tercihlerini yapıyoruz ama milletvekili tecihini yapmıyoruz. Yapamıyoruz.
Filan partiye oy verdiğinde, listeye giren filan ismi de milletvekili yapmış oluyorsun.
Şimdi sen milletvekili olsan, daha çok hangi tarafa dikkat edersin?
Seni o listeye koyan partine ve genel başkanına sırtını dön de göreyim seni...
Lafı uzatmayalım.
Güç hala Ankara’da... Güç hala merkezde...
Milletvekili de, aklın gereğini yapmak zorunda...
Sorun, her fırsatta suçlamaya ve eleştirmeye alıştığımız milletvekillerinde değil...
Sorun, inatla düzeltilmeyen arızalı sistemin ta kendisinde...
Bu konu elbette partiler üstüdür.
Fakat şunu da görmezden gelemeyiz:
Günümüze kadar hiç bir parti, bu konuda ilerleme sağlayacaklarını vaadettikleri halde iktidara geldikten sonra elini kolunu oynatmamıştır.
Rejim adına acı olan budur.
Bu bir suçlama değil, tespittir.
Ancak bunun daha acısı var.
Biz vatandaş olarak hala sandığa gittikten sonra işimizin kalmadığını düşünüyoruz.
Bu yüzdendir ki; hiç bir hükümet, seçim haricinde üzerinde baskı hissetmiyor.
Eğer yanlış bilmiyorsam Türkiye’de 60 bin sivil toplum örgütü var.
Ama toplam üye sayısı, nüfusun yüzde üçü veya dördü durumunda...
Acaba halk olarak biraz da kendimize mi baksak?
HOŞÇAKALIN