Barolar ve Sosyal Medya...
Salgın hastalık toplumun ve iktidarların sağlığını bozmaya devam ediyor. Bazı hastalıkların ilaçla tedavisi mümkün ama, "güç" hastalığının maalesef bilinen bir ilacı ve aşısı hali hazırda yok. Son günlerde yaşananlar bunun apaçık delili...
Önce Barolara yönelik yapılmak istenen düzenleme ve peşinden de sosyal medyaya getirilmek istenen sınırlama. Her suçun karşılığı mutlaka kanunda var ve cezalandırabilmekte mümkün. Bu yolu denemek yerine yasaklamaya çalışmak neyin nesi. Hangi aklın ürünü anlayabilmek mümkün değil...
Hukukun temel ayaklarından birisi olan savunmayı temsil eden Avukatların bağlı olduğu meslek örgütünü, siyasi bir yapı gibi görüp bölmeye ve fikirlere ayırmaya çalışmak, akılla ve izanla açıklanabilecek bir konu değil. Milliyetçi, muhafazakar, sosyal demokrat, liberal, solcu, sağcı olarak çeşitlenebilecek Baroların hukuka Nasıl hizmet edeceği ve adaletin bu yolla Nasıl daha da güçleneceğini 18 yıllık bir avukat olarak ben anlayamadım. Anlayabilen varsa beri gelsin...
Ankara Barosunun Diyanet İşleri eleştirisi üzerine başlayan tartışma, tamam siz çok kalabalıksınız ve sizi parçalıyoruz sonucunu doğuracak yasal düzenleme ile ilerliyor. İktidar uzun zamandır " ben yaptım oldu" mantığı ile ilerliyor ve gideceği yolun çıkmaz sokak olduğunu göremeyecek kadar da kör ve sağır duruyor. Gözleri var ama görmüyor, kulakları var ama duymuyor haldeler. Sonuçta kaybeden demokrasi, adalet ve itibarı zedelenmiş kurumlar olarak tarihe kayıt düşülecek. Bu yapılan tahribatın da düzelmesi ve anlayışın yerleşmesi belki yine yıllar alacaktır. Peki kimin umurunda bu ...
Yine sosyal medya üzerinde yapılmak istenen saçmalığa ne demeli. Netflix, Twitter ve diğer bazı sosyal medya mecralarını yasaklamak veya kısıtlamak 2020 dünyasında hangi aklın ürünü. Sosyal medyada kendine ancak yer bulabilen yeni kurulmuş partilerin çıkardığı ses mi fazla geldi acaba. Mesela Ali Babacan'ın röportajlarının 2 milyondan fazla kişi tarafından izlenmesi mi sizi rahatsız etti acaba da bahane arıyordunuz buldunuz demek geliyor içimizden...
Yasaklayarak ve engel olarak sadece rakiplerinizi büyütür ve kendinizi küçültürsünüz. Zamanında size yapılan engellemeler Nasıl bir dip dalgası ile sizi iktidara taşıdıysa, bugün de sizi iktidardan götürecek dip dalga geliyor ve bunu da en iyi gören sizsiniz. Kasanız boş ve maalesef nerelere harcandığı bile belli değil. Toparlanması da mümkün gözükmüyor. Dünyada aradığınız kaynak bir türlü bulunamıyor hatta yabancı sermaye her gün biraz daha uzaklaşıyor ülkeden. Güven, istikrar, adalet yoksunluğu paranın bile keyfini kaçırıyor ve sizi en yumuşak karnınızdan vuruyor. Siz de batıyor olmanın verdiği panik ile, çözüm üretmek yerine sadece susturmaya ve konuşturmamaya odaklanarak gidişinizi hızlandırıyorsunuz. Muhalefetin bile size veremediği zararı önce ülkeye sonra da kendinize yapıyorsunuz. Umarım bu gidiş hızlanır da, güzel günleri yeniden görebiliriz. Yolunuz açık olsun, gidişiniz olsun da dönüşünüz olmasın..