Görüntülenen Sayı: 2548
2803 | Yayım Tarihi: 12 Haziran 2020 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » BAZI ŞEYLER NİYE TERS GİDİYOR?

BAZI ŞEYLER NİYE TERS GİDİYOR?

Zekeriya ERUZUN

Zekeriya ERUZUN

bilgi@gunesgazetesi.net
Facebook'ta Paylaş

     Ters giden bir şeyler varsa, mevcut ve rutin duruşlarla zaman öldüremezsiniz. 
     Genel bir doğrudur: “Aynı şeyi yaparak, farklı sonuç alamazsınız.”
    Bir şeyler ters gidiyorsa, bazı şeyleri de değiştirmek gerekir. 
   Bir şeyler ters giderken, bunun için hiç bir şey yapmıyorsanız bir şeylerin neden ters gittiğine şaşıramazsınız. 
İşte hiç bir işe yaramayan ve değişmeyen alışkanlıklarımızdan bazıları: 
     İşimizi yapmak varken, tribüne oynuyoruz. 
     Eğitim öğrenim yapmak için değil, iyi not almak için çalışıyoruz. 
     Mesaimizi en verimli haliyle tamamlamak yerine, bütün gün saatin beş olmasını bekliyoruz. 
      Vatan millet sevdası üzerine etkili nutuklar atarken, iş, taş üstüne taş koymaya gelince üşeniyoruz. 
     Dışarıda başkalarına karşı anne babaya saygıyı veya hürmeti savunur görünürken, eve gittiğimizde onları yok sayıyoruz. 
     Hatta onlar bir anda hayatımızdan çekildiğinde, hiç hakkımız yokken iç geçiriyor, ağlayıp “zırlıyoruz”. 
Dostluk, arkadaşlık, vefa, sadakat edebiyatı yapıyoruz ama işimiz düşmezse kimseleri arayıp sormuyoruz. 
     Bire birken başka, toplum içindeyken başka duruşlar sergiliyoruz. 
     Makam-mevkii ya da para-pula hürmette kusur etmezken, bunlardan yoksun olanları “yok” hükmünde görüyoruz. 
     Hedefe giden yolda öpmediğimiz el-etek kalmıyor ancak istediğimizi aldığımızda “babamızı bile tanımıyoruz”. 
     Onu bunu çekiştirme hakkını her nedense kendimizde bulurken, başkalarının hakkımızda tek kelime etmesine tahammül edemiyoruz. 
Seçimden önce gülücükler saçtığımız, her tür cilveyi ve sıcaklığı gösterdiğimiz sıradan insanlara seçimden sonra kapıları kapatıyoruz. 
     Bir zamanlar öptüğümüz ve koklaştığımız insanlardan, daha sonra her niyeyse fersah fersah kaçmanın yollarını arıyoruz. 
     Bu gerekçeyle telefonlarımız hep meşgul, hep seyahatteyiz, hep görüşmedeyiz, hep toplantıdayız. 
     Ülkeye ve ülke insanına hizmeti düşünmek varken, memursak amiri, siyasetçiysek başkanı, milletvekilini, genel başkanı daha fazla önemsiyoruz.           
     Bize oy ve yetki veren halkımızın karşısında eğilmek yerine, Ankara’daki büyüklerimizin önünde ceketimizi hep ilikli tutuyoruz. 
    Siyasi rotamızı, büyüklerimizin iki dudağı arasından çıkacak sözlere göre belirliyoruz. 
     Halk olarak önce seçip görev veriyoruz, sonra da yaylım ateşine tutuyoruz. 
    Gazetelerin sadece başlıklarına bakarak edindiğimiz bilgilerle(!) ülke yönetimi konusunda akıl satıyoruz. 
     Bu aklı satarken hem bağırıyoruz, hem de boş ve çok konuşuyoruz. 
     Söylediklerimize hak verildiğinde “baş belası gururumuz okşanırken”, karşıt görüş geldiğinde bir anda hırçınlaşıyoruz. 
     Hırçınlaşıp saldırıya geçtiğimizde haklı olacağımızı zannediyoruz. 
     Birileri bilim, sanat, spor sac ayağında yükselirken biz, bu üç olguya da sırtımızı dönüyoruz. 
     Hatta bölgemizde bir kaymakamın, kültür-sanatı kastederek; “Devletin parasını böyle işler için çar-çur edemem” tarzındaki talihsiz ve bir o kadar vizyondan yoksun acınası halini görüyoruz. 
     “Gavurun” ticari mallarını boykot etmeyi salık verirken bile, yine onların ürettiği teknolojileri kullanmanın yaman çelişkisini yaşıyoruz. 
     Kuşkusuz din, toplumların kültürel yapılanmasında önemli bir yer tutar.
     Buna rağmen bilim, sanat, spor konularına uzak kaldığımız yetmiyormuş gibi, dini öğrenmede geldiğimiz nokta;     “Hocam; sakız çiğnemek orucu bozar mı?” seviyesindedir. 
     Örnekleri artırmak mümkün... 
     Sadece bu örneklere bakarak bile olsa, bir kaç asırdır hep aynı şeyleri yaptığımız inkar edilemez...   
     Oysa aynı şeyleri yaparak, olumlu sonuçlar alınamayacağını dünya-alem biliyor. 
     Bunu öğrenmeyen bir tek biz kaldık. 
     Terörden, eğitimden, ekonomiden, diplomasiden, sağlıktan, gelir dağılımından önce işte bu sorgulanmalı... 
İşini düzgün yapanlar, bu değerlendirmenin dışındadır.   
     NOT: Haftaya Fatsa’nın denizini-sahilini konuşacağız. 
HOŞÇA KALIN... EVDE KALIN...

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.