FATSA’NIN KAYBOLAN 40 YILI...
Bu ülkede Fatsa kadar talihsiz bir başka ilçe var mıdır; bilmiyorum.
Dilim varmıyor ama korkarım bu zavallı ilçe; “havanda su dövenlerin”, “ipe un serenlerin” ve sanki “çalışıyormuş gibi...” yapanların memleketi oldu çıktı.
Bir de “Fatsa’yı seviyormuş gibi...” yapanları...
Siyasi, ticari ya da sosyal anlamda bu ilçe üzerinden geçinenleri...
En etkili makamlara geldiği halde, işleri yüzüne-gözüne bulaştıranları...
Ballı-börekli vaatler sunup, sonra arkasını dönüp gidenleri...
Kesinlikle unutmamalı...
Anlamıyor ve görmüyor musunuz?
Bu memleketi 11 Temmuz 1980 Nokta Operasyonu’ndan bu yana dilim dilim, lime lime doğruyorlar.
12 Eylül’le devam eden “kıyımda” nice koç yiğitleri yok yere toprağa verdik.
Dönemin siyasileri; “Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bakın!” diyerek küçücük bir ilçeyi, koca bir ülkeye hedef göstermekten çekinmedi.
İsterseniz abarttığımı düşünün:
Ama bu gün Arakan’da, Filistin’de insanlara ve ırkdaşlarımıza yapılanları, Amerika’da siyahilere reva görülen mezalimi haklı olarak vicdanlarında isyanla karşılayanlar, o dönemde Fatsa’ya yapılanları aynı gözle ve aynı vicdan sızısıyla görebilmeliler.
Ve o gün-bu gün Fatsa’nın yüzü gülmüyor, talihi değişmiyor.
Bu güne kadar bu memlekette öylesine “vahşi bir siyaset” yürütüldü ki; vatandaşın zihninde ve gönlünde iz bırakan yöneticilerine ölümlerden ölüm beğendirdiler.
Demem o ki; Fatsa üzerinde eksik olmayan kara bulutlar, 1980’le sınırlı kalmadı.
Eğer bu gün bile Fatsa dışına çıktığımızda, insanlar bize “öcü” gibi bakıyorsa, bilin ki; sebebi bu vahşi anlayıştır.
Birilerinin; bu memleketin ilerlemesini, gelişip büyümesini engelleme adına muazzam çaba gösterdiğini düşünmeden edemiyorum.
Ne yazık ki; bir başka darbeyi, Ordu’nun bütün ilçeleriyle birlikte büyükşehir olmakla yedik.
Konu gündemdeyken dönemin siyasileriyle tv’de, radyoda ve gazetede nice söyleşiler yaptım.
Ortak görüş şuydu: “Büyükşehir olunca hazineden Ordu’ya para akacak... Büyükşehir harika bir şey..!”
Gördük ki; o da acıyla soslandırılmış büyük bir balonmuş...
Meğer “hazine” dedikleri adres, yine bizim cebimizmiş...
Fatsa’nın hangi caddesi, hangi sokağı büyükşehire, hangisi ilçe belediyesine ait? Tam olarak bunu kim biliyor?
Şahsen caddede araç parkına ücret alınmasına halen alışabilmiş değilim.
Peki; ya belediyeleri elinden alınarak güdük ve ıssız bırakılan beldeler? İsterseniz o konuya hiç girmeyeyim.
Karadeniz otoyolu hizmete girince, Bolaman-Perşembe arası kıyı şeridi turizme açılacaktı. O bölgenin bu gün geldiği noktayı anlatarak kafanızı şişirmeyeyim.
Fatsa’nın yüz akı OSB’nin yolu yıllarca bakımsız bırakıldı. Kurulalı belki 30 yıl oldu ama son bir yılda ancak yapılabildi. Zorluk ve engel neydi? Halen bilmiyorum.
Fatsa üzerinde kara bulut mu arıyorsunuz?
Halkın tepkili ve tedirgin olduğu “siyanürle altın arama” hadisesinde, bu şehrin kaderine hükmedenler, şu ana kadar lütfedip tek bir açıklama yapmadılar. Yetmedi... Konuya ilişkin bilimsel raporlara, belli çevreler hep siyasi gözlükle baktılar.
Doksanlı yıllarda “sizi il yapacağız” diye mavi boncuk dağıtanlar, Ordu’nun en güzide iki ilçesini karşı karşıya getirdi. Yok yere husumete ve sürtüşmeye yol açanlar, acaba bu gün rahat uyuyorlar mıdır?
Şimdi de on yıllardır hizmet veren Fatsa İskelesi, yıl sonunda kapatılacak ve bütün ticari liman faaliyetleri Ünye’den yapılacak.
OSB üzerinden tüm dinyaya ihracat yapan Fatsa, limansız kalacak.
Hangi akıl, hangi mantık, hangi vizyon, hangi liyakat...? Ve hangi gerekçe?
İki ilçe arasına ekilen “nifak tohumları” ve “atılan bombalar” belli ki az geldi.
Kişiler değişse de, anlayışlar ve yaklaşımlar hep aynı kalıyor.
Ve Fatsa; 40 yıldır kara bulutlardan kurtulamıyor. Bu eziyet, daha ne kadar sürecek?
Yapmayın... Etmeyin...
HOŞÇA KALIN, EVDE KALIN...