KORORNAVİRÜS
İstanbul’a ilk gelişim 1970 yılına tekabül etmektedir. Yani tam 50 yıl öncesi… Nüfus bugüne oranlandığında çok daha azdır. Boğaz Köprülerinin hiç birisinin olmadığı zamanlar. Anadolu’dan gelen yolcu otobüsleri Harem’den vapurla Sirkeci’ye geçiyor ve yolcular Laleli Ordu Caddesi üzerindeki Otobüs Yazıhanelerinde indiriliyordu. Bugün belli saatlerde yürümenin mümkün olmadığı, kaldırımlarına insanların sığmadığı caddeye şehirlerarası otobüsler geliyordu. Yani İstanbul’u o yıllardan beri bilen bir sonradan İstanbulluyum.
Şu an evimin hemen yanında 3M Migros Mağazası bulunmaktadır. Pazartesi (16.Mart.2020 ) ve Salı (17.03.2020) öğlen saatlerinde (Yani mağazanın en tenha olması gereken saatlerde) mağazaya gittim. Pazartesi günü çalışan üç kasadan her birinin arkasında 10 kişinin sıra beklediğini görünce aldıklarımı bırakarak mağazadan alış-veriş yapmadan çıktım. Salı günü yine aynı saatte, yine aynı manzarayı görünce bu defa ihtiyaçlar almadan çıkılamayacak zorunluluk arz ettiğinden bekledim ve alış-verişimi yaparak çıktım.
Şimdi bu açıklamaları neden yaptığıma gelince: İstanbul sokakları koronavirüs nedeniyle 1970 li yıllardan daha boş durumdadır. Gıda mağazalarına gelince; nerdeyse açık olduğu her saat tıklım tıklım dolup taşmaktadır. Olaylar televizyon kameralarında göründüğünden daha da vahimdir.
Dünya alarmdadır. Kör ola virüs Çin’den sonra İran ve İtalya’yı kasıp kavurmuş, İspanya’yı da sallamaktadır. Gerçekten kör olsa da göremediği için gezemez hale gelse herkesin beklentisi olmuştur. İspanya’da açıkça ilan yapılmamış olsa da sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Ülkemizde de her an fiilen uygulanan sokağa çıkma yasağının bazı partiler tarafından hukuki yasak olarak ilan edilmesi önerilmektedir. İnsanlar adeta rüyada gibidirler. Ne kadar sürecek, nasıl hasar verecek belli değildir.
Birkaç gündür alınması gereken tedbirler beyin yıkarcasına tekrarlanarak empoze edilmektedir. Temennim bu önerilerin ciddiye alınarak, en kısa zamanda ve en az zararla atlatılmasından yanadır. Hepimize geçmiş olsun.